Kabristan cumhuriyeti

Asrın liderimiz şeref duyduğu mesleğini izah etmişti, “imam hatipte okurken bize ‘ölü yıkayıcısı mı olacaksınız’ diyorlardı, evet, biz gassalız, bizim için şereftir” demişti.

Bu çerçevede, eğitim öğretim yılı açılışında, gençlerimize mesleki vizyon vermişti, “bu ülkede ölü yıkayıcılarına ihtiyaç var, bir Müslümanın imam/müezzin aramaması lazım, kendi ölüsünü kendisi yıkayacak bilgiye, kabiliyete erişmesi lazım, yoksa ölüleriniz ortada kalır” demişti, yani “hepiniz gassal olun” demişti.

Partisinin belediye başkanlarına tavsiye etmişti, “ben belediye başkanıyken Mercedes cenaze arabaları aldım, hayatında Mercedes kullanmayanların hiç olmazsa cenazeleri Mercedes’e binsin dedim, bari ahirete Mercedes’le gitsinler dedim, cenazelerin ailelerine büyük moral oldu, siz de öyle yapın, ahirete Mercedes’le gönderin” demişti.

Dünya tarihinde törenle gasilhane açılışı yapan ilk başbakan olmuştu, “artık ölülerimizi nereye götüreceğiz diye düşünmeyeceksiniz, ölülerinizi sağlama aldık, hakikaten çok güzel çok şık bir gasilhane hazırladık, hayırlı olsun” demişti.

Hemen her seçim mitinginde anlatmıştı, “ölmeyecek olan var mı” diye sormuş, hemen peşinden cevabını kendisi vermişti, “gideceğimiz yer iki metre çukur, bunu sizlerle hep birlikte başaracağız” demişti, bu sözleri dinleyen sayın ahalimiz de hep birlikte ikişer metrelik çukura gömülme başarısını göstereceğimiz için eyooo diye alkışlamıştı.

Rakip partilerden istifa edip AKP’ye transfer olan belediye başkanlarına AKP tarafından ilk olarak ne hediye ediliyor... Cenaze arabası, “güle güle kullanın, iyi günlerde” diyorlar.

Törenle morg açılışı yapan AKP belediyesi var, resmi internet sitesinde müjdelemişlerdi, “cenazelerinizi ücretsiz olarak yerinden alacak, yıkayacak, kefene saracak olan morgumuz törenle hizmete açıldı, hayırlı olsun.”

“Dev tesis açılışları” adı altında mezarlığa hizmet binası yaptılar, AKP valisi mezarlıkta kurdele kesti, “o kadar nezih bir mekan ki, insanın ölesi geliyor” dedi. Hem vallahi hem billahi, Erzurum’da yaşandı, AKP’li büyükşehir belediyesi, mezarlığın içine dört gasilhane ve 12 morgdan oluşan mezarlık hizmet binası yaptırdı, açılış töreni düzenlediler, sahne kurup kurdele çektiler, Erzurum valisi, Erzurum jandarma komutanı, Erzurum emniyet müdürü, Erzurum büyükşehir belediye başkanı, Erzurum protokolü sahnede yan yana dizildiler, hep birlikte mezarlığın kurdelesini kestiler, kış mevsimiydi, sayın devlet protokolümüzün üşümemesi için kurdelenin kesildiği sahneye tüp gazlı ısıtıcıların kurulmuştu, mezarlık açılışına katılan davetlilere ayran ve lahmacun ikram edildi, Erzurum valisi kurdeleyi keserken “o kadar nezih bir mekan ki, insanın ölesi geliyor” dedi, kurdeleli açılıştan sonra vali, garnizon komutanı, emniyet müdürü ve protokol, “dev tesis” denilen gasilhane ve morg’u gezdiler.

Erzurum’daki nezih mezarlık açılışından hemen sonra, bir başka nezih mezarlık hadisesi Kayseri’de yaşandı, AKP’li büyükşehir belediye başkanı, belediye meclis toplantısında projelerini anlatırken, lafı evirdi çevirdi mezarlığa getirdi, “mezarlığımızı incelemeye gittim, beni her gören Allah razı olsun başkan, böyle nezih bir mezarlık olamaz, insanın ölesi geliyor diyor” dedi.

Tarikatlarla iş birliği yapan milli eğitimsizlik bakanlığı, değerler eğitimi adı altında ne yapıyor... Sınıfın ortasına maket mezar koyuyorlar, çocukları öğretmen masasına yatırıp kefenliyorlar, müzeye, sergiye, tiyatroya, konsere götüreceklerine, mezarlıklara götürüp, mezar taşı sildiriyorlar.

Devletin televizyonu TRT’de “gassal” diye dizi bile çektiler.

Netice?

Almanya’dan vatanımıza tatile geliyoruz, “aile yılı”nda ailece ölüyoruz.

Kumpir, tantuni, midye, merdivenaltı gıda üretimiyle ölüyoruz.

Yasaklı kimyasallarla ilaçlanan otellerde/evlerde zehirlenerek ölüyoruz.

Avrupa’nın gümrükten geri gönderdiği pestisitli sebze meyveyle ölüyoruz.

Özelleştirme ihmaliyle, sokakta su birikintisinden geçerken, elektrik akımına kapılarak ölüyoruz.

Söndürme uçağı yok, orman yangınlarında ölüyoruz.

Elalemin hurdaya ayırdığı ikinci el askeri uçağın kuyruğu kopuyor, ölüyoruz.

Askerlerimiz mağaraya maskesiz sokuluyor, ölüyoruz.

Fay hatlarına inşa edilen malzemesinden çalınmış binalarda ölüyoruz.

Kadın cinayetlerinde ölüyoruz.

Özelleştirme vahşiliğiyle, kömür madeninde nefessiz kalarak, yanarak ölüyoruz, vatan toprağı sel gibi akıyor, altın madeninde gömülerek ölüyoruz.

Çarpık kentleşmeyle dere yataklarına binalar dikiyoruz, hes’lerle dere yataklarını değiştiriyoruz, sellerde ölüyoruz.

Pantolon paçalarını çoraba sokun diyorlar, kenelerden ölüyoruz, dut pekmezi yiyene virüs bulaşmaz diyorlar, covid’ten ölüyoruz.

Sorumluluk kime ait diye soruyoruz, fıtrat diyorlar, cephanelik patlıyor, Hindistan’da Pakistan’da olur böyle şeyler diyorlar, rayların bakımı yapılmadığı için tren devriliyor, sinyalizasyon bile olmadığı için lokomotifler kafa kafaya çarpışıyor, çoluk çocuk ölüyoruz, nazar değdi diyorlar.

Ruhsatsız/denetimsiz işletmelerde, okulda olmamız gerekirken, 16 yaşındaki çocuk işçi olarak ölüyoruz, emekliliğin tadını çıkarmamız gerekirken, 75 yaşındaki şoför olarak ölüyoruz.

Sağlık bakanının hastanesi dahil, devleti soymak için şebeke kuruyorlar, yenidoğan bebeler olarak kuvözde ölüyoruz.

Kontrolsüz izbe tarikat yuvalarında diri diri yanarak, gariban kız çocukları olarak ölüyoruz.

Alarmı olmayan, söndürme cihazları olmayan, yangın tüpü bile olmayan güya lüks otellerde yanarak ölüyoruz.

2002 yılında intihar edenlerin sayısı iki bindi, ikiye katlandı, 2024 yılında intihar edenlerin sayısı 4 bin 460 oldu, işsizlikten canımıza kıyıyoruz, borçtan canımıza kıyıyoruz, umutsuzluktan ölüyoruz.

Topluma verilen mesaj hep aynı yönde, cenaze, ahiret, gasilhane, morg, mezarlık, ölü, kefen, tabut, mezar taşı, gassal... Dünyanın en büyük kabristanına döndü Türkiye.

En iyi bildikleri işi yapıyorlar.

Gömüyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları