Ekonomi, biri “reel” (gerçek/maddi) diğeri “reel olmayan” (gerçek olmayan/malî) olmak üzere ikiye ayrılır. Bu tabirler en yaygın bilim dili olan İngilizce’den tercümedir. İngilizce’de bunlara “real economy” ve “non-real economy” denir. Aslında ekonomi tektir ve reeldir. Reel olmayan yani mali ekonomi, reel ekonominin ayna görüntüsüdür. İslami terminolojiyle konuşmak gerekirse tek olan ekonomi, hem maddi hem de mali şekilde “tecelli” eder. Tecelli, görünür hale gelmek demektir. 2008/9 krizi sırasında ülkemizi ziyaret eden Nobel Ödüllü Amerikalı iktisatçı Robert Mundell ile bir röportaj yapmıştım. O sıralarda Amerika’da “Wall Street” (yani mali ekonomi) mi yoksa “Market Street” (yani maddi ekonomi) mi daha önemlidir tartışması vardı. Ben de kendisine bu konudaki fikrini sordum. O da “The Wall Street is the mirror image of Market streets” (Mali ekonomi, maddi ekonominin ayna görüntüsüdür) cevabını vermişti. Burada çok temel bir sorun var: Sadece aynadaki görüntüye (mali ekonomiye) bakarak, maddi ekonomide olup biten hakkında karar vermek yanıltıcı olabilir. Çünkü “aynalar” (menkul ve gayrimenkul varlık fiyatlarının oluştuğu piyasalar) çoğu zaman düz değildir. Bunlar bazen iç bükey olup durumu olduğundan kötü, sıklıkla da dış bükey olup durumu olduğundan iyi gösterir. Yani aynalar yalan söylemez demeyin, onlar da yalan söyler.
EKONOMİNİN SOPASI TÜRK LİRASI’NIN DEĞER KAYBIDIR
Belki rastlamışsınızdır. Benim Barış Esen’le yaptığım “Yaşamasam İnanmazdım” başlıklı bir dizi söyleşim var. Bu söyleşilerin birincisinde izleyicilere “Görmediğine inanma, gördüğünün de yarısına inan” diye bir tavsiyede bulunuyorum. Çünkü kimse gerçeğin tamamını görecek ne imkâna ne de vicdana sahiptir. İnsan, obje (nesne) değil, süje (özne) dir. Dolayısıyla karar ve kanaatleri subjektiftir. Olaylar, Ekrem İmamoğlu’nu, cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı zorlayacak rakip haline getirdi. Yaygın kanaate göre bunun farkında olan Başkan Erdoğan bir şekilde İmamoğlu’nu diskalifiye edecekti. Savcılar İmamoğlu aleyhine “yolsuzluk” ve “PKK ile işbirliği” yaptığı iddiasıyla soruşma açtı ve onu hapse attı. Müfrit AKP’liler hariç yabancılar dahil herkes bu süreci adli değil siyasi bir ameliyat olarak gördü. Muhalefet sokağa döküldü ve TL aniden değer kaybetti. Çok yüksek bedel ödenerek toplanan dövizler, TL’yi savunmak için harcandı. Enflasyonla mücadele projesi yol kazasına uğradı.
MİNİ KRİZ EKONOMİDE NE KADAR ZARARA YOL AÇTI
Bu olaydan sonra her zaman olduğu gibi sahneye “kriz maliyeti” hesapçıları çıktı. Bu arkadaşlar, bulundukları pozisyonlar gereği, ekonomiyi hep aynadan izlemiş kişilerdir. Milli Gelir hesabına girmeyen fiyat değişiklikleri GSYH’de eksilme veya artma yaratmaz. Döviz fiyatının artması veya azalması, borsanın inmesi veya çıkması, taşınmaz varlıkların fiyatlarının yükselmesi veya düşmesi toplum için ne kâr ne de zarardır. Ama alışverişin yavaşlaması, üretimin aksaması, uçak seferlerinin iptali, toplu veya bireysel taşıma araçlarının kapasite kullanım oranlarının düşmesi, trafiğin yavaşlaması, günlük çalışma saatlerinin azalması vb. “milli hasılada” (GSYH) düşüşe yol açar. Şunu hemen ilave edeyim. Krizlerin zararı, aylık, haftalık veya günlük olarak hesap edilebilir. Ama bu kısa periyotlu ölçümlerin pek bir anlamı yoktur. Çünkü kısa süreli düşüşler bir süre sonra yerini kısa süreli yükselişlere bırakır. Ölçüm periyodunun en kısası çeyrek yıldır. Anlamlı olanı ise en az bir yıldır.
SON SÖZ: Sayılar doğru hesap yanlış olabilir.