Siyaset ve adalet

Her canlının hatta cansızların dilinden anlayan ve onlara söz geçiren Hz. Süleyman, aynı zamanda devrinin yargıcıdır. Rivayet edilir ki; sivrisinek kendisini sürekli taciz ettiği iddiasıyla rüzgârdan davacı olmuş. Davaya bakan Hz. Süleyman sivrisinekten rüzgârın onu nasıl taciz ettiğini anlatmasını istemiş. Sivrisinek, “Rüzgâr yüzünden istediğim yöne uçamıyorum, konduğum yerde duramıyorum, doğru dürüst beslenemiyorum” demiş. Hz. Süleyman, karar vermek için karşı tarafı da dinlemem şart diyerek rüzgârı çağırmış. Huzura çıkan rüzgâr “Onu taciz etmiş olamam. Kendisiyle hiç karşılaşmadım” deyince uzaklardan bir yerden sivrisinek avazı çıktığı kadar bağırarak, “Tabii beni tanımaz. Çünkü o gelince ben gitmek zorunda kalıyorum. Sorun da bu zaten. Talebim, benim bulunduğum yere onun gelmesini engellemenizdir” demiş. Siyasetle adalet ilişkisi de böyledir. İkisi birbirine yakın olamaz. İktidar veya muhalefet öyle bir siyasi rüzgâr estirir ki, adalet durması gereken yerde duramaz.

ŞEYH HASİNA VECİD, İDAMA MAHKÛM EDİLDİ

Bangladeş devletinin ulusal bir kuruluşu olmasına rağmen adı “Uluslararası Ceza Mahkemesi” (The International Crimes Tribunal) olan bir mahkeme, ülkede beş dönem (20 yıl) başbakanlık yapmış Şeyh Hasina Vecid Hanımı ve onun İç İşleri Bakanı Kamal’ı geçen hafta idama mahkûm etti. Mal varlıklarına el koydu. Suçları 2024’teki öğrenci nümayişlerini (ayaklanmalarını) bastırmakla görevli güvenlik güçlerinin, aşırı güç kullanmasına izin verip ölümlere sebep olmakmış. Mahkeme bunu “insanlığa karşı suç işlemek” diye tanımlamış. 1947 doğumlu Hasina Hanım, henüz üniversite öğrencisiyken siyasete atılmış. Kendisi yaklaşık bir yıldır Hindistan’da siyasi sığınmacı olduğundan gıyaben yargılanmıştır. Şeyh Hasina, 1971’de Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılarak bağımsız bir devlet olmasını sağlayan ve ülkesinin ikinci Başbakanı olan Şeyh Mucibil Rahman’ın kızıdır. Mucibil Rahman laik ve Batıcı bir siyasetçiydi. 1975’te Askeri Darbe sonucu devrildi ve öldürüldü. Bangladeş, şu sırada başında Nobel Barış ödüllü Muhammet Yunus’un bulunduğu geçici bir hükümet tarafından yönetilmektedir. Seçim 2026’da yapılacaktır. Anketlere göre idama mahkûm edilen Seyh Hasina’nın lideri olduğu “Halk Partisi” (Awami Birliği) başta gitmektedir.

DOKUNULMAZLIK

Bir hukuk devletinde herkes, kanun önünde eşittir. Kişi, makamı ve unvanı ne olursa olsun, kanunların suç olarak tanımladığı bir fiili işlediğinde derhal yargılanabilmeli, suçlu bulunursa cezasını çekmelidir. Siyasi suçlardan bahsetmiyorum. Esasen siyasi suçun ne olduğunu da anlamış değilim. Bana göre “vatana ihanet” veya “insanlığa karşı suç” siyasi suç değil, siyasi suçlamadır. Eğer siyasi suç diye bir suç türü varsa, bunun yargıcı seçmen, yaptırımı da siyasidir. Yani bu suçu işleyen bir daha seçilemez. Şark’taki siyasilerin en büyük merakı, yargılanmaya karşı “dokunulmazlık” zırhı giymektir. Bunun sebebi bir ihtimal, kendilerini saf dışı bırakmak isteyen rakiplerinin, onları adi suçlu gösterecek tuzaklarına düşmemekten korunmaktır. Daha kuvvetli ihtimal, “trafikte kurala uymama” gibi kendilerine imtiyaz veya maddi menfaat sağlayacak “suç işleme özgürlüğü” elde etmektir. Dokunulmazlık, geçici de olsa anti demokratiktir. Üstelik iktidardan düşünce dokunulmazlık ters çalışır.

SON SÖZ: Adaletle, siyasetin arası açık olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları