Tek bir tahvilin ağır bedeli

Dün Sözcü’nün ekonomi sayfasında bir başlık çarptı gözüme...

“1.2 trilyonluk enflasyon zararı.

Altında sayfalar dolusu rakam, tahvil, faiz, iç borç... Okuyup geçmek mümkün. Ama o 1.2 trilyon lira var ya... Onu rakam olarak değil, hayatın içinden okumak gerekiyor.

Gelin, o paranın ne anlama geldiğini birlikte anlayalım.

Mesele 2016 yılına dayanıyor. O gün devlet “enflasyona endeksli tahvil” çıkardı. Yani vatandaşından ve yatırımcıdan borç alırken şunu söyledi...

“Bana borç verin. Enflasyon artarsa, sana farkını da öderim.”

Yani devlet enflasyon arttıkça faizi de artan özel bir borç aldı.

O gün enflasyon tek hanedeydi. Kimse birkaç yıl sonra yüzde 70-80’leri göreceğimizi hesaplamadı ya da hesaplamak istemedi. Sonuçta devlet o tahville 20.3 milyar lira borç aldı. Bugün geldiğimiz noktada o tek tahvil için ödenecek sadece enflasyon farkı 260 milyar lirayı buluyor.

Yanlış duymadınız... 20 milyar borç, 260 milyar enflasyon faizi.

Ve bu yalnızca bir kalem.

★★★

Bu yüzden 2026’nın ilk iki ayında Hazine’nin kasasından çıkacak toplam para 1 trilyon 157 milyar lira.

Ocak ayında 578 milyar lira. Bunun 403 milyarı sadece faiz.

Şubat ayında yaklaşık 579 milyar lira. Bunun 426 milyarı ana para.

Türkiye’de birçok bakanlığın yıllık bütçesinden fazla.

Geçmişte düşük enflasyon varsayımıyla atılan adımlar, bugün yüksek enflasyon yüzünden patlayan faiz ödemelerine dönüştü. Ama işin bir de daha yakıcı, daha can acıtıcı tarafı var.

Bu paralar okuldur, hastanedir, sudur, emekli maaşıdır, asgari ücretliye zamdır.

Sadece 2026’nın ilk iki ayında ödenecek 1.2 trilyon lirayla Türkiye’nin dört bir yanına on binlerce okul yapılırdı. Deprem bölgesindeki kalıcı konut sorunu kökten çözülürdü. En düşük emekli maaşı yıllarca rahatlatılırdı. Ama yapılmayacak. Çünkü bu para faize gidiyor.

★★★

Ve işin en rahatsız edici çelişkisi de tam burada başlıyor.

Bugün Türkiye, 10 yıllık borcunu yaklaşık yüzde 30 faizle borçlanarak çeviriyor. (10 yıllık devlet tahvil getirisi yüzde 30 civarında.)

Aynı devlet 2027 için “Enflasyon yüzde 9’a inecek” diye hedef açıklıyor. Şimdi insan ister istemez soruyor...

Madem iki yıl sonra enflasyon tek haneye inecek, devlet neden önündeki 8-10 yıl için yüzde 30 faiz ödemeyi kabul ediyor?

Bu bir matematik çelişkisi değil, bir güven krizi. Çünkü tahvil faizini resmi hedefler değil, piyasanın inancı belirler. Yatırımcı tabloya bakıyor, geçmişe bakıyor, rotaya bakıyor ve diyor ki... “Ben bu parayı uzun süre bağlayacaksam, riskimi böyle fiyatlarım.”

Kâğıt üzerinde tek hane ama piyasada yüzde 30... Aradaki fark, sadece rakam değil; itibar, güven ve inanç farkı.

Özetle mesele birkaç teknik terimden ibaret değil. Bugün faize giden her kuruş, aslında okuldan, emekliden, yatırımdan, gelecekten eksilen bir parçadır.

Enflasyonu kaybederseniz, sadece bugünü değil, yarını da kaybedersiniz. 1.2 trilyonluk “enflasyon zararı” tam olarak budur.

Yazarın Diğer Yazıları