Beşiktaş’ta kriz denildiğinde artık yalnızca skor tabelasına bakmak yetmiyor. Rafa Silva’nın “Ayrılmak istiyorum” çıkışından tam 48 gün sonra, Rizespor maçı kadrosunda yer alması; siyah-beyazlı kulübün içinde bulunduğu yapısal karmaşayı ve karar alma mekanizmalarındaki savrulmayı net biçimde ortaya koyuyor. Bu bir “Geri dönüş” hikâyesi değil, daha çok çözülememiş bir sorunun üzerinin geçici olarak örtülmesi.
Rafa Silva krizi patladığında mesele yalnızca bir oyuncunun mutsuzluğu değildi. Saha içindeki rolü, beklentiler, yönetimle iletişim ve kulübün genel vizyonu iç içe geçmişti. Oyuncu açıkça ayrılmak istediğini söyledi, kamuoyu önünde tartışmalar yaşandı, Beşiktaş taraftarı bir kez daha “Yıldız yönetimi” sınavıyla karşı karşıya kaldı. Normal şartlarda bu tür krizler ya net bir ayrılıkla ya da güçlü bir uzlaşmayla sonuçlanır. Beşiktaş’ta ise üçüncü bir yol tercih edildi: Beklemek.
48 gün… Modern futbolda neredeyse bir mini sezon. Bu sürede Beşiktaş Rafa Silva ile ilgili net bir gelecek planı ortaya koyamadı. Oyuncu kadro dışı kaldı, konuşmalar yapıldı, sessizlik hâkim oldu. Ardından bir anda, Rizespor maçı kadrosunda bir isim: Rafa Silva. Soru şu: Bu 48 günde ne değişti?
Cevap net değil. Değişen bir vizyon mu var, yoksa değişmeyen bir çaresizlik mi? Beşiktaş’ın yaşadığı temel sorun da burada yatıyor. Kriz yönetimi, çoğu zaman stratejik değil; reaktif. Günü kurtarmaya yönelik hamleler, uzun vadeli planların önüne geçiyor. Rafa Silva’nın kadroya dönüşü de sportif bir zorunluluğun sonucu gibi duruyor. Eksikler, formsuzluklar ve skor baskısı, yönetimi ve teknik heyeti bu kararı almaya itti.
Ancak futbol yalnızca “En iyi oyuncuyu sahaya sürmek” değildir. Özellikle büyük kulüplerde mesaj çok önemlidir. 48 gün önce ayrılmak istediğini açıklayan bir oyuncunun, net bir açıklama yapılmadan yeniden kadroya alınması; hem takım içi dengeleri hem de kulübün otoritesini tartışmalı hâle getirir. Diğer futbolcular için de soru işaretleri doğar: “Ne söylersek, ne yaparsak yapalım sonunda sahaya dönebiliyor muyuz?”
Rafa Silva cephesinden bakıldığında ise durum daha pragmatik. Profesyonel bir futbolcu için şartlar değişmediyse bile, forma şansı her zaman değerlidir. Ancak bu dönüş, gerçek bir barış mı yoksa zorunlu bir ateşkes mi, bunu zaman gösterecek. Tribünün tavrı, saha içindeki performans ve en önemlisi kulübün bundan sonra atacağı adımlar belirleyici olacak.
Sonuç olarak Rafa Silva’nın 48 gün sonra kadroya girmesi, Beşiktaş’ta krizin bittiğini değil, ertelendiğini gösteriyor. Siyah-beyazlı kulüp ya bu süreci net bir şekilde yönetip güçlü bir mesaj verecek ya da benzer hikâyeleri sezon boyunca yaşamaya devam edecek. Büyük kulüplerin en büyük sınavı yıldız transfer etmek değil, yıldız krizlerini doğru yönetebilmektir. Beşiktaş’ın bu sınavdan geçip geçemediğini ise yalnızca Rizespor maçı değil, sezonun geri kalanı gösterecek.