“Alo, ben Yeşil” diyenler yine çıkar...

Kapalı cezaevinde bulunan tutuklu ya da hükümlü, idareye önceden bildirdiği üç kişinin telefon numarasını haftada bir arayabilir. Belirlenen telefon numaraları dışında başka birisinin telefonuna arama yapılamaz. Kapalı cezaevi telefonundan yapılan telefon konuşmaları da kayda alınır. Gerektiği zaman araştırma konusu olur. Açık cezaevinde ise kişinin ankesörlü telefona kartını koyup istediği telefon numarasını aramasında bir engel yok. Tıpkı, “Alo, Ben Yeşil” diyen Gaziantep Açık Cezaevinde yatan mahkum gibi.

“Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adı özellikle 1990’lı yıllarda sıkça duyulurdu. Adı faili meçhul cinayetlerle adeta özdeşleşmişti. TBMM genel kurulunda faili meçhuller konuşulduğunda mutlaka “Yeşil” gündeme geliyordu. TBMM Dilekçe Komisyonu’na vatandaşlar tarafından gönderilen, bazı milletvekillerinin de takip ettiği dilekçelerde onun yaptığı eziyetler de anlatılıyordu.

NAYLONU YAKIP DAMLATTILAR...

O dilekçelerde “Yeşil” denildiği gibi “Amca”, “Sakallı” kod adını da kullandığı dile getiriliyordu. Hatta, bazı milletvekilleri bölgeye geldiklerinde onlara korumalık da yapıyordu. 1993’te PKK kendisine göre “ateşkes” ilan etmişti. Terörün en azgın döneminde örgüte önemli darbeler indirilmişti. Örgütün tek taraflı “ateşkes” ilan etmesinin nedeni ise eleman, silah, mühimmat eksiğini gidermek, istihbarat çalışmasını daha rahat yapabilmeleri için olduğu belirtiliyordu.

MHP’nin Bingöl - Genç İlçe Başkanı Hadin Arin, minibüsten indirilip götürülmüştü. Naaşı iki gün sonra bulunduğunda vücudunda kesikler açılmış, üzerine tuz dökülmüştü. Gözlerine, vücudunun değişik yerlerine naylonu eritip damlatmışlardı.

“BURNUMA KÖTÜ KOKULAR GELİYOR”

MHP milletvekili o gün cenaze töreninden dönerken, yanında “Yeşil” ona korumalık yapıyordu. Yolda giderken, karşı yönden araç gelmemesi onu şüphelendirdi. “Burnuma kötü kokular geliyor. Yolu kesmiş olabilirler” dedi. Milletvekiline, “geri dönmeleri” gerektiğini söyledi. Bingöl’e geldikten yaklaşık bir saat sonra, terör örgütünün yolu kestiği, askerleri ve bazı sivilleri kaçırdığı haberi gelmişti. O acı olayda 33 askerimiz şehit edilmişti. Milletvekili ve Yeşil de son anda teröristlerin eline geçmekten kurtulmuştu. Bu olayı o dönemde milletvekili olan Tuncay Şekercioğlu’ndan dinlemiş, “33 Kurşun” kitabımda da yazmıştım.

Güneydoğu’da bazıları Yeşil’in kahramanlığını anlatırken, daha çok faili meçhul cinayetleriyle hep gündemde olduğunu da hatırlatalım.

PEKİ “YEŞİL” NEREDE?

Geçen hafta gazetemizi arayan kişi benimle konuşurken “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu söylemişti. “Yeşil” olduğunu anlayabilmek için geçmişte basına intikal eden bazı olayları sordum. Kendine göre anlattı. Yazımda sıkça “Yeşil” kod adlı kişi olduğunu söyleyen kişi vurgusunu yapmıştım.

Devletin kayıtlarında “Yeşil” yaşıyor. Yani öldüğüne ilişkin bir kayıt yok. 1997 yılından bu yana bu kişinin görülmediği için bazılarına göre öldürülmüş olabileceği belirtiliyor. Bazılarına göre de yaşıyor. Yapılması gereken, telefonla arayan kişinin gerçekten “Yeşil” olup olmadığının araştırılmasıydı. Nitekim yazımın son cümlesi şöyleydi: Başında belirttiğim gibi, “Yeşil”in yaşayıp yaşamadığı konusunda farklı tahminlerde bulunuluyor. Ancak resmi belgelerde öldüğü ya da yaşadığına ilişkin bilgi de yok. Yeşil acaba yaşadığını birilerine duyurmak mı istedi anlamadım...

BAŞKALARINI ARIYOR MUYDU?

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, aynı gün istihbarat birimine talimat verdi, bu olayın araştırılmasını istedi. Cumartesi günü bakanlık telefon edilen yerin Gaziantep Açık Cezaevi olduğunu söyleyerek arayan kişinin kimliğini belirledi. Bu kişi, aynı gün açık cezaevinden, kapalı cezaevine gönderildi. Bakanlık da Pazar günü açıklama yaptı. Bu süreçte TBMM Başkanlığı’na “Yeşil”le ilgili araştırma önergeleri de verildi.

Bakanlığın böyle bir konunun üzerine gitmesinin şu yararı da oldu: Belki bazı kişiler “Yeşil” adını kullanarak birilerinden çıkar elde etmeye çalışıyordu. Belki de aynı kişi bize kendisini “Yeşil” diye tanıtmaya çalıştığı gibi, başkalarına da yapıyordu. Bunu bilemem.

Bakanlığın açıklamasına rağmen kimisi “Yeşil”in Isparta’da, kimisi Elazığ’ın bir köyünde, kimileri Antalya’da olduğunu söylüyor. Bazıları da “ölmüş, öldürülmüş olabileceğini” tahmin ediyor. Anlaşıldı ki “Yeşil” konusunda net bir bilgi yok, söylenti çok.

Haberimizle kimseyi yanıltmadık, kimseye beni arayanın gerçekten “Yeşil” olduğunu söylemedik. Sadece “Yeşil” olduğunu söyleyen kişi olduğunu belirttim. En azından telefonu edenin kim olduğunu öğrendik, benzer olayların yaşanmaması için uyarıda bulunduk.

İFADESİ ALINDI

“Yeşil” adını kullanıp telefon eden kişinin nereden telefon ettiğini Emniyet, cumartesi günü belirlemişti. Gaziantep C.Başsavcılığı da gereğini yaptı. Günümüzde bunu belirlemenin teknik olanaklarla çok kolay olduğunu söylediler. Hatta bir örnek verirsek, cep telefonlarında ayrıntılı fatura istendiğinde hangi numarayla kaç dakika konuştuğunuz saniyesine kadar yazılı olduğunu hatırlattılar.

Hazır CHP ve DEM Parti milletvekilleri “Yeşil” ile ilgili araştırma önergesi vermişken, bu konu gündeme alınmalı, bu kişinin yaşayıp yaşamadığı da net bir biçimde ortaya konulmalı. Bilinmeli ki, “Yeşil yaşıyor” ya da “Yeşil öldü.” İnsanlar doğrusunu bilmeli. Yoksa, “Alo, ben Yeşil” diyenler yine ortaya çıkabilir, bu söylentiler bitmez. Yazıldığında da, bunlar bitmez, “Zamanlama manidar” sözleri de eksik olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları