Bu gece saat 00.00’da yeni yılı kutlayacağız...
Tabii ki, nezaketen “Kutlayacağız” diyorum... Çünkü ülkede kutlanacak ne kaldı ki, yeni yılı kutlayalım?
2025 hiç hatırlamak istemeyeceğimiz sıkıntılarla dolu karanlık bir yıl oldu.
2026 yılı 2025’ten daha mı iyi olacak?
Tabii âdet yerini bulsun diye kutlayacağız ama kalbimiz kırık, gönlümüz yıkık olacak.
Bizden önceki kuşağın saygıdeğer yazarı Oktay Akbal ünlü öyküsünde “Önce ekmeler bozuldu” der.
Sonra?
Ülkede bozulmayan ne kaldı ki?
- Ahlâk bozuldu... Yiğitlik bozuldu... Mertlik bozuldu...
- Ekonomi bozuldu, fiyatlar bozuldu, enflasyon hayatımızı bozdu...
- Ülkede 100 yılda yapılanlar, gösterilen çabalar, harcanan emekler bozuldu.
- Adalet tam olarak bozulmasa bile erozyona uğradı, sağlık bozuldu...
- Elektrikler bozuldu... Buzdolabında yemekler bozuldu...
- Uygarlık yolunda çabalar bozuldu...
- Niyetler, istekler, dilekler bozuldu...
- Dilimiz, terbiyemiz bozuldu...
Ya kafamız?
Çok şükür ki, o yerinde ama...
Sonunda kafamız da bozulursa ne yaparız biz?
★★★
Kötü bir yıl geçirdik...
Tanrı’ya dua ediyorum...
“Yarab, bir daha bize 2025 yılı gibi bir yıl gösterme ne olur!”
Yokluk desen var, açlık desen var, sefalet desen var, cinayet desen fazlasıyla var.
Nüfusumuzun yüzde 80’i yoksullukla boğuşarak geçirdi yılı...
Asgari ücretliler 22 bin 104 lira aylıkla yıl boyunca yaşama mucizesini gösterdiler... 2026’da 28 bin 75 lira ile hayatta kalmaya çalışacaklar...
İktidar da, işverenler de onlarla gurur duymalıdır.
★★★
Emekliler de yaşam savaşının kahramanları... En düşük maaş olan 16 bin lira ile hayatta kalarak başka bir mucize gerçekleştirdiler...
Tabii ki, keyfi yerinde olan mutlu azınlıklar da vardı...
Onlar şarkılar söylediler, şampanyalar patlattılar...
Ördek gibi vak vak dediler...
Leylek gibi lak lak dediler...
Bu yılı öyle bitirdiler...
Eskiyi unutmasak da, bir yana bırakalım...
Bu gece 2026’ya giriyoruz...
Bir gün için bile olsa keyfimize bakalım.
Sonrası Allah kerim! Umutlar tükenmez!
Geçmiş olsun Altaylı
Basın özgürlüğünün rafa kaldırıldığı bir dönemde yaşıyoruz ama bu gece yeni yıla hiç değilse iyi bir haberin yarattığı memnuniyetle gireceğiz.
Gazeteci Fatih Altaylı yılın bitmesine iki gün kala sürpriz bir gelişme ile cezaevinden tahliye edildi.
Bir üst mahkeme olan Bölge Adliye Mahkemesi âdil bir karar vererek onu özgürlüğüne kavuşturdu.
Altaylı, 6 ay 10 gündür Silivri Cezaevi’nde çile çekiyordu. 26. Ağır Ceza Mahkemesi onu 4 yıl 2 ay hapse mahkûm etmişti. Suçu neydi?
Fatih Altaylı, 20 Haziran günü YouTube kanalında yayınladığı videoda “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tehdit ettiği” iddiasıyla yargılanmış ve suçlu bulunarak mahkûm edilmişti.
Altaylı, YouTube yayınında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ömür boyu” görevde kalmasına halkın yüzde 70’inin “Hayır” dediğini ileri süren bir anketi yorumlayarak buna kendi görüşlerini eklemişti.
Aslında sözlerinde hakaret de, tehdit de yoktu ama nedense öyle yorumlanmıştı.
Fatih Altaylı’ya “Geçmiş olsun” diyorum. Darısı Merdan Yanardağ ile Enver Aysever’in başına...
Enver Aysever’in söylemlerinde de bir suç yoktu ama “Halkı kin ve nefrete tahrik suçu” işlediği iddiasıyla tutuklandı.
Merdan Yanardağ ise “Casusluk” suçlamasıyla hapse atıldı. Her insan gibi Merdan Yanardağ da eleştirilebilir tabii ki, ama onun “Casus” olduğu iddiası asla kabul edilemez!
Dilerim bu yanlışlıktan en kısa zamanda dönülür.
TEBESSÜM
Ailede görev bölümü!
Temel kahvede anlatıyor:
“Bizim evde karım maliye bakanı, kaynanam içişleri bakanı, oğlum dışişleri bakanı, kızım da turizm bakanıdır.”
Onu dinleyen arkadaşı Dursun soruyor:
“Çok merak ettim be Temel’ciğum, peki evde sen nesin yahu?”
Temel hafifçe tebessüm ederek:
“Ben halkım” diyor “Sadece vergi veririm dostum!”
GÜNÜN SÖZÜ
Yeni yılda enflasyon düşecek diyor bazıları, güldürmeyin kargaları!