Derbi yarın, algı çoktan başladı

Yarın Türk futbolunun bayramı.

Nerde o eski bayramlar diyen büyüklerimiz gibi uzun zamandır nerde o eski derbiler diye iç çekiyor bir çok sporsever.

İç çekiyor çünkü ezeli rekabet, ebedi dostluk söylemi son 30 yıldır sadece lafta kaldı.

Son yıllarda lafı bile edilmiyor.

Başta yöneticiler olmak üzere, medya, gerilimi artıran bir dil kullanıyor.

Bu gerilimin kökeninde ise sadece saha içi rekabet değil, kulüplerin iletişim stratejileri de var. Modern futbolda skor kadar algı da belirleyici hale geldi.”

ALGI YÖNETİMİ

Algı söz konusu olduğunda Türk sporunda (özellikle futbolda) Galatasaray, rakiplerinden birkaç adım önde.

Profesyonel bir perspektiften bakıldığında Galatasaray’ın;

Kriz iletişimi, medya ile temas, gündem oluşturma, rakip baskısı üretme, kamuoyu mobilizasyonu ve camia içi motivasyon sağlama gibi alanlarda Türkiye ortalamasının üzerinde bir iletişim tecrübesine sahip olduğunu söylemek mümkün.

Galatasaray, camia olarak, özellikle işler kötüye gittiğinde algı yaratma konusunda oldukça mahir.

Buna dair geçmişten pek çok örnek var.

KAMUOYU BASKISI NASIL İNŞA EDİLİYOR?

Güncel bir örnek vermek gerekirse;

Fenerbahçe, derbi öncesi oynadığı lig maçında Rizespor’u, 2-0 geriye düşse de farklı mağlup etti.

Maçtan sonra Fenerbahçeli kaleci Ederson’un tribünden çekilen bir videosu sosyal medyada dolaşıma girdi.

Hemen ardından medyada, Galatasaray derbi öncesi Fenerbahçe'yi TFF'ye şikayet edecek haberlerine şahit olduk.

Atılan ‘Men cezası yolda’ şeklinde başlıklar, ‘Ederson kesin ceza alır’ algısına yol açtı ister istemez.

Galatasaray yönetimi, daha önce Mauro Icardi’nin aldığı cezayı emsal göstererek şikayet etti ebedi dostunu.

Algı, medyada yeterince pişirildikten sonra Galatasaray Başkanı Dursun Özbek konuya dahil oldu.

Özbek sevk kararı sonrası ‘Daha önce örnekleri var, Federasyon konuyu bunların ışığında değerlendirecektir, onun dışında bir uygulamaya gideceklerini düşünmüyorum’ açıklamasıyla beklentilerini net bir dille ifade etti.

‘TFF’nin adil davranması gerektiği’ söylemiyle, hedef net biçimde gösterilmiş, bunu yaparken de polemik dili kesinlikle kullanılmamış.

Özetle, Ederson kesin ceza alacak algısının kıvamı yerinde, sosu kusursuzdu.

BEKLENEN KARAR ÇIKMAYINCA

Ederson 41. maddeden PFDK'ye sevk edilse de kurul ‘ceza tayinine yer olmadığına’ dair karar verdi.

Beklenen karar çıkmayınca bu kez başta eski hakemlerden Ahmet Çakar olmak üzere medyadaki etkin ve yetkin figürler sazı eline aldı.

Örneğin Ahmet Çakar, PFDK’nın kararını ‘skandal’ olarak değerlendirip sert tepki gösterdi.

Çakar, Fenerbahçe kulübünün yaptığı görüntülü savunmaya tabi ki değinmedi. Icardi’ye verilen cezaya gönderme yapıp çifte standart algısı yarattı.

Galatasaray yönetimi ise sosyal medya hesabından özetle şu açıklamayı yaptı: PFDK’nın kararları, Türk futbolunda dile getirdiğimiz çifte standart, ölçüsüzlük ve uygulama tutarsızlığı sorunlarını bir kez daha görünür kılmıştır.

GALASARAY’IN İLETİŞİM REFLEKSİ

Icardi’nin ceza aldığı bir pozisyona benzer bir durumda rakip oyuncuya ceza çıkmaması, iletişim açısından şöyle bir fırsat yaratır:

- ‘Çifte standart var’ söylemi

- ‘Neden bize veriliyor da rakibe verilmiyor?’ tepkisi

- Camia içi dayanışmayı artırma imkanı

Dolayısıyla Galatasaray yönetiminin bu konuyu güçlü ifade etmesi beklenen bir iletişim davranışıydı.

Galatasaray’ın kurumsal deneyimi, medyadaki etki kapasitesi ve uzun yıllara dayanan iletişim refleksi nedeniyle bu yöntemleri daha sistematik kullandığını söylemek mümkün.

Sarı kırmızılılar Türkiye’nin en eski ve bürokratik ağırlıklı camialarından biri olduğu için, kurumsal refleksi çok güçlüdür.

Yönetimlerinin sık değiştiği dönemlerde bile iletişim dili çok fazla dalgalanmaz; kulüp kültürü ‘yukarıdan aşağı’ işler.

Uzun yıllardır medya ile yakın, köklü ve örgütlü ilişkileri olduğu için gündem belirleme becerisi daha yüksektir.

Kriz anlarında hızlı organize olup tek sesli iletişim üretme becerisi yüksektir.

Eleştirilen saha performanslarında bile gündemi hızla değiştirebilir.

Ancak en önemlisi, açıklamalar ölçülü olduğu için medyada, ‘daha rasyonel’ algısı oluşur.

Galatasaray, herhangi bir krizde genelde kontrollü iletişim yürütür.

‘Tek bir merkezden çıkan mesaj’ modeli kullanılır.

Sakin ama etkili bir dille ‘biz mağduruz’ algısını inşa etmekte iyidir.

DİPLOMATİK ELEŞTİRİ DİLİ

Sarı kırmızılı yönetim, hakem eleştirilerini de diplomatik dille yapar ancak mesaj hedefini bulur.

Cezalar sonrası “algı yönetimi dili” daha profesyoneldir.

Örneğin; Icardi ceza aldı - Mağduriyet iletişimi, rakip ceza almayınca - Adalet vurgusu.

Bu, iletişimde süreklilik yaratır.

Bitireyim.

Yarın ki maçın skoru, her iki takım için de şampiyonluk yarışı açısından önemlidir.

Ancak geçtiğimiz sezonlar bize şunu net bir şekilde gösterdi.

İyi bir kadroya, mükemmel bir teknik direktöre, ateşli taraftarlara sahip de olsanız, şampiyon olmak istiyorsanız algı yönetiminde mahir olmak zorundasınız.

Bu ülkede şampiyonluğu sahadaki oyun kadar, masadaki algı da belirliyor.

Kimin daha iyi futbol oynadığından çok, kimin daha iyi hikaye anlattığı konuşuluyor.

Derbi, bu hikayenin sadece yeni bir bölümü olacak.

Futbolu güzel yapan rekabet, rekabeti büyüten ise adalettir.

Fenerbahçe - Galatasaray maçlarında ‘ebedi dostluk’ algısı ciddi şekilde yara almış durumda.

Ezeli rekabet ise ancak herkesin aynı adalet çizgisinde buluştuğu bir oyunda anlam kazanır.

Umarım yarınki maç şölen tadında geçer ve bizlere yeniden futbolun heyecanını, rekabetin hakkaniyetini hatırlatır.

Ebedi dostluğun ve gerçek rekabetin kazanması dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları