Dürüst oyunun son vuruşu

Türkiye futbol liglerinde görev yapan bazı hakemlerin bahis oynadığı iddia ediliyor. Bu, futbolla ilgili herkesin yüreğine bir ok gibi saplanan, ne yazık ki ilk kez duyduğumuz bir iddia değil. Taraftar sosyal medyada isyan ediyor, yöneticiler açıklama yapıyor, federasyon soruşturma başlatıyor. Peki ya sonra? Bir süre sonra unutulup gidecek mi, yoksa bu sefer gerçek bir hesap sorulacak mı?

Bu olay, sadece birkaç hakemin şahsi hatası olarak görülüp geçiştirilemeyecek kadar büyük. Bu, futbolun temeline konulmuş bir mayındır. Hakem, sahadaki tek tarafsız güçtür. Onun dürüstlüğüne, yansızlığına olan inanç sarsıldığı anda, futbolun kendi dinamikleri çökmeye mahkumdur. Taraftar, o golün gerçekten atılıp atılmadığını, o penaltının doğru olup olmadığını sorgulamaya başlarsa, seyircisiz bir tiyatroya döner futbol. İnanç biter, heyecan ölür.

Konu sadece Türkiye'deki birkaç hakemle sınırlı değil. Bu, küresel futbolun kanayan bir yarasının yerel bir tezahürü. Bugün, dünya futbolu, bahis şirketleriyle tarihinin en yakın ilişkisini yaşıyor. Formaların göğsünde bahis şirketi logoları, stadyum kenarlarında dev reklam panoları, maç yayınlarında "canlı bahis" anonsları... Futbol, bu dev sektörün en büyük pazarlama aracına dönüştü.

Elbette bahis, yasal bir sektör ve düzenlenmesi gerekiyor. Ancak bu kadar iç içe geçmişlik, kaçınılmaz olarak riskleri de beraberinde getiriyor. Futbolun sportif değerleri ile bahisin ticari çıkarları arasındaki sınırlar giderek bulanıklaşıyor. Bu ilişki, futboldaki "dürüst oyun" ilkesini aşındıran en büyük tehditlerden birisi. Çünkü futbolda belirsizlik ne kadar artarsa, bahis pastası da o kadar büyüyor. Bu da, maç sonuçları üzerinde çıkar gruplarının oluşması için mümbit bir zemin hazırlıyor.

Peki ne yapmalı?

Öncelikle, Türkiye'deki iddialar derinlemesine, tarafsız ve şeffaf bir şekilde soruşturulmalı. Suçlu bulunanlar için sadece meslekten men değil, ağır cezai yaptırımlar uygulanmalı. Federasyon, "sıfır tolerans" politikasını sadece sözde değil, fiilen hayata geçirmeli.

Unutmayalım; futbol, 90 dakikalık bir oyundan çok daha fazlasıdır. Milyonlarca insanın tutkusu, umudu, heyecanıdır. Bu tutkuyu, birkaç kişinin şahsi çıkarı veya dev bir sektörün kontrolsüz büyüme hırsı uğruna heba etmeye hakkımız yok. Düdüğün temiz sesi, bahis çanaklarının ve şüphelerin gürültüsünde boğulmamalı. Aksi takdirde, kazanan asla futbol olmayacak.

Yazarın Diğer Yazıları