Lawrence aklı!

“Benim gözümle göreceksin, benim ağzımla konuşacaksın” dayatması ile ülkemizi yöneten 2 lider; sayısı 200’ü geçmeyen en üst devlet bürokratını “İki koltuk-üç koltuk-dört koltuk sahibi yaparak yüksek maaşa” boğdular.

Sen bana biat et.

Ben seni kollayayım.

★★★

Böyle bir yönetim altında ülke sıkışıyor. Tuzu kurular ve oligopol olmuşlar hariç tüm insanımız zorda. 2 Tek Adam ve 200 yüksek maaşlı bürokrat (içlerinde aylık maaşını 1 milyon TL’nin üstüne çıkartanlar bile var) bizi bugün yaşadığımız; “Tutarsızlık batağına” getirip sapladılar.

★★★

Bir örnek:

Kadın Voleybol Milli Takımı’nın başarılı kızları, yurt dışında maça giderken, tasarruf olsun diye THY’nin ekonomi koltuklarında seyahat etmişlerdi.

Kim itiraz edebilir?

Ülke kriz içindeyse sporcu gençler de paylarına düşeni seve seve sırtlarlar.

★★★

Fakat nedense aynı kriz şartları altında bazıları çok imtiyazlı olabiliyor ve kimse onlara ses çıkartmıyor. Kayseri Üniversitesi Rektörü, bütçeden üniversiteye ayrılan paradan 7.000.000 (7 milyon) TL harcayarak makam odası yaptırdı.

1 oda döşeme:

7.000.000 TL.

Rektör; vize sınavlarını iptal ederek AK Parti 1. sıra milletvekili adayı Hulusi Akar’ı üniversiteye konuşmacı olarak davet etmişti.

★★★

Başka örnek:

Diyanet İşleri Başkanlığı, içlerinde Başkanın eşinin de bulunduğu hacı adaylarının giyeceklerini ütülesin diye Mekke’ye ütücü götürdü. Yoksulluğun zirve yaptığı derin ekonomik kriz altında halkın vergilerinden toplanmış parayla ütücü tutup hacı olunca, bu Allah’ın zoruna gitmez mi?

Hiç soran çıkmadı.

★★★

Bir diğer örnek:

“2 Tek Adamlı ve yüksek maaşlı 200 biat etmiş bürokrat yönetiminin; benim gözümle göreceksin, benim ağzımla konuşacaksın modelinde” Kızılay da tamamen iktidar partisi AKP’ye arpalık yapıldı.

Kızılay 157 yaşında.

Bütün koltuklarına iktidar partisinin il, ilçe yönetiminde görevli olanlar oturtuldu.

Neden bu imtiyaz?

Cevap veren olmadı.

★★★

Yeni örnek:

İstanbul’un Ümraniye İlçesi’nde Anadolu İmam Hatip Fen ve Sosyal Bilimler Proje Lisesi’nin duvarına AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü olan; “Oku, düşün, uygula, neticelendir” önerisi yazıldı.

Güzel bir söz!

Fakat öğrenciler; 157 yıllık Kızılay’ın bütün koltuklarına iktidar partisi AKP’lilerin yerleştirilmesini; okuyup, düşünüp, uygulayıp, neticelendirmeye girişirlerse sonuç ne olacak?

★★★

Son örnek:

Yaşasaydı ancak Osmanlıya karşı Arap isyanlarının örgütleyicisi T.E. Lawrence’in aklına böyle bir öneri gelirdi. Dediler ki; Cumhurbaşkanı yardımcılığı bir iken iki olsun. Biri Kürt öbürü de Alevi olsun. Cumhurbaşkanı da Türk olsun.

★★★

Şimdi bu yeni öneriyi; “Oku, düşün, uygula, neticelendir” sözünün eleğinden geçirince; Türk anne-Kürt babadan doğmuş bir liseli genç ya da Alevi Baba- Sünni Anneden olmuş bir üniversiteli genç, kendini ne sayacak? Bizi eşit, özgür yurttaş yapan TC vatandaşlık kimliğimiz varken; toplumu etnik ve mezhep kimliklerine neden hapsediyorsun? Etnik ve mezhep kimliği ne olursa olsun hak eden herkesin Cumhurbaşkanı olması yolunu niçin tıkıyorsun?

★★★

Hem; “Oku, düşün, uygula, neticelendir” diyen sözlerini lise duvarına; “Ata sözü olsun” diye yazdıracaksın hem de bütün topluma; “Benim gözümle göreceksin benim ağzımla konuşacaksın” otoriter dayatmasını yapacaksın.

Tutarsızlık!

Bela oldu.

2 Tek Adam ve 200 biat etmiş bürokratın yönetimine güven sıfıra indi.

Altan Öymen: Demokrat kalem!

Herkesin aynı anda “Altan Abi”si olmayı başarmak her ölümlüye nasip olmaz. Tecrübelerini paylaşmasını ibadet yapmış gazeteciler kuşağından geliyordu. Bir keresinde; “Politikacı olmayı seçen gazeteci, gazeteciliğini öldürmeyi göze alır, siz bunu niçin seçtiniz?” diye sormuştum; “Demokrasiyi savunmaktan vaz geçmedim” demişti. Gerçekten demokrat bir kalem olarak kaldı. Yazdığı; “Değişim Yılları” “Öfkeli Yıllar” ve “Bir Dönem Bir Çocuk: İhtilal” adlı kitaplarında kendi partisi CHP’ye en keskin eleştiriyi o getirdi: CHP 1940’lı yıllarda partiyi ele geçirmiş toprak ağalarının etkisiyle toprak reformunu yapamadı böylece büyük çoğunluğu köylü olan halkla ters düştü. Partili elitlerin etkisi altında halktan koptu. Cumhuriyeti, demokrasiyi, harf devrimini, laikliği, eğitim reformunu, kadın haklarını tabana yeterince anlatamadı. Kitabında; “Halkın anlamadığı devrim, devrim değildir; halkın yaşamına değmeyen yenilik, vitrin süsü olur” diye yazan da Altan Öymen oldu. CHP’li olmasına rağmen partisini kutsamayan demokrat bir kalem olarak kaldı. CHP’nin halkla bütünleşip seçimle iktidara gelmesini görmeyi umuyor, genç Özgür Özel yönetiminin yaptıklarını “Eylemlere katılarak” destekliyordu. Demokrat bir babanın ve demokrat bir ailenin çocuğuydu, ailesine ihanet etmedi.

Yazarın Diğer Yazıları