Tek kelimeyle mutluyum. Mutluyum çünkü Türkiye 31 Mart 2024 seçimlerinin propaganda kampanyasının başladığı günden, seçim sonuçlanıncaya kadar geçen sürede gösterdiği sükunetle ve kurallara saygıyla demokrasi yolunda ne kadar ilerlediğini önce kendine sonra dünyaya gösterdi. Mutluyum çünkü CHP’nin, içten içe kaynayan genel merkezine ve karizmatik olmayan genel başkanına rağmen bir “marka” olarak bu ülkede ne kadar değerli olduğu anlaşıldı. Mutluyum çünkü Ekrem İmamoğlu, liderliğini tescilde çok önemli bir sınavı zorlanmadan geçti. Mutluyum çünkü laik-dindar fay hattının o kadar da derin olmadığı anlaşıldı. Mutluyum çünkü Kürt yurttaşlarımız, siyasetçilerinin “mağduruz, isyanlardayız” temasını sorumsuzca kullanmalarına rağmen oyunbozanlık etmediler. Mutluyum çünkü askeri darbeyle hükümeti değiştirme fikri, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 denemesinden sonra daha da derine gömüldü. Mutluyum çünkü kadın siyasetçiler, bileklerinin hakkıyla, erkeklerin de oyuyla, siyaset sahnesinde boy gösterdiler. Mutluyum çünkü hem Özgür Özel hem Recep Tayyip Erdoğan azgınlaşma ihtimali olan taraftarlarına yüz vermediler.
SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLEMESİ
Seçim sonuçlarını yorumlama, geçmiş seçimlerle karşılaştırma, hangi partinin oyları niçin arttı veya niçin azaldı, kimin oyu kiminle toplanır veya kimden çıkartılır, seçmen aslında ne dedi gibi konularını işleyecek, benden daha amatör bir köşe yazarı bulamazsınız. Bu analizleri yıllarını buna vermiş ustalara bırakıyorum. Ben sonuçları göründüğü gibi okuyor ve olduğu gibi kabul ediyorum. Tespitim şudur: Meğer seçmenin önemli bir kısmı “futbol takımı tutar gibi” parti tutmuyormuş. Aklıma Keynes’in onu kanaat değiştirdiği için eleştirenlere verdiği müthiş yanıt geldi: Keynes “Vakıalar değişirse ben de kanaatimi değiştiririm; ya siz ne yaparsınız beyefendi?” (When facts change, I change my opinion; what do you do sir?) demiştir. Seçmenin de Keynes gibi vakıalar (olgular) değişirse, bir siyasi parti hakkındaki kanaatini yani tercihini değiştirmesi doğrudur. Hatta bu demokrasinin işlemesi için şarttır denebilir.
ERDOĞAN RAHATLADI
Hükümet olarak enflasyonla mücadeleye öncelik vermesi gereken Başkan Erdoğan’ın eli rahatlamıştır. Eğer başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerin belediye başkanlıklarını AKP (yani kendisi) kazansaydı, inanılmaz bir iş yükü altına girecekti. Verdiği sözler ve Allah esirgesin Kanal İstanbul projesini başlatmak gibi çılgınlıklar yapma arzusu yüzünden istikrar programını uygulamakta çok zorlanacaktı.
GEÇİM VE SEÇİM
Bu seçimde CHP’nin beklenmedik bir oy oranına ulaşmasının önemli bir nedeni AKP’nin enflasyon diğer bir deyişle hayat pahalılığı konusundaki başarısızlığıdır. Ancak bu başarıda Ekrem İmamoğlu ve özellikle Mansur Yavaş’ın BBB olarak İstanbul ve Ankara’da gösterdikleri performansın payı inkar edilemez. Zaten bu iki şahsiyet Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilsin diye kafadan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ilan edilmişti. Bunu Altılı Masa’nın otomatikman cumhurbaşkanı yardımcısı olacak diğer parti başkanları da kabul etmişti. Yavaş ve İmamoğlu ikilisi, Kılıçdaroğlu’nu başkan seçtiremedi ama CHP’yi birinci parti yaptı.
SON SÖZ: Başarı, sorumluluğu artırır.