CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in gecesi-gündüzü yok. Mitingler düzenliyor, kitleleri coşturuyor, bakıyorsunuz gece geç saatte biten mitingin ardından sabah başka bir ilimizde parti çalışmalarını yürütüyor. Bu arada cezaevindeki belediye başkanlarını, onlarla birlikte tutuklananları da ziyaret ediyor.
Siyaset alabildiğine gergin. Parti liderlerinin birbirlerine dönük sert açıklamaları gerilimi artırıyor. Özgür Özel ve partinin birçok yöneticisi hakkında söylemleri nedeniyle ceza ve tazminat davaları eksik olmuyor. 61 CHP’liye geçen hafta dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na fezleke gönderildi. Genel Başkan Özgür Özel’in hemen her konuşmasının ardından soruşturma açılıyor, dokunulmazlığının kaldırılması için 26 fezleke TBMM Başkanlığı’na ulaştı. Yalnız bunlar değil, hakkında onlarca tazminat davası açıldı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Özel hakkında bu kez 500 bin liralık tazminat davası açtı.
MİLLETE DİZ ÇÖKTÜRÜRLER
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, gündeme ilişkin konularda SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:
“Şu kadarını söyleyeyim: Siyasette hava gerginleşiyor diye doğru bildiğimizden geri duracak, mücadelemizden geri adım atacak halimiz yok. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi bir kelime eksik konuşursa bu milleti ebediyen sustururlar. Cumhuriyet Halk Partisi bir adım geri atarsa bu ülkeyi yüz yıl geriye götürmeyi kafaya takmışlar. Biz bir santim eğilirsek bu millete diz çöktürecekler. Onun için yani böyle devam edeceklerse inceldiği yerden kopar. Gerginliği azaltma işi benim işim değil. Çünkü gerginliği başlatan ben değilim.”
İKTİDAR GİBİ İKTİDAR OLMALI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, bu gerginliğin giderilmesi için neler beklediğini sordum. Şu karşılığı verdi:
“Öncelikle ‘Düşman hukuku’ uygulamaktan vazgeçmeleri lazım. Ekrem İmamoğlu’na, arkadaşlarımıza, son olarak Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’a düşman hukuku uygulamaktan vazgeçmek lazım. Belediye başkanlarımızın tutuklanmalarına neden olan aynı kişi, AK Parti’yle çalışınca bir şey yok, CHP’yle çalışınca topla götür, gözaltına al. Bunlardan vazgeçmeleri lazım.
Hukuka, kanuna, ahlaka uygun iktidar gibi iktidar olmaları lazım. Karşılarında da muhalefet gibi muhalefet olsun. İktidar olma özelliklerini terk edip de adeta taşla, sopayla, baltayla bize saldırırlarsa ne yapacağız biz? Biz de kendisine savaş ilan edilmiş, saldırılmış bir yapı ne yaparsa onu yapacağız. Biz de kendi koruma reflekslerimizi geliştireceğiz.
Burada gerginliği başlatan da, arttıran da, tırmandıran da, sürdüren de biz değiliz. Biz sadece bize yapılan kötülüğe aynı şekilde mukabele ediyoruz. Aksi takdirde seçmen kendisinin bize verdiği oyu helal etmez. Yani bu kötülüğe teslim olmamız, yenilmemiz için halk bize oy vermedi.
HER KONUŞMAYA SORUŞTURMA
Evet, hakkımızda çok sayıda ceza davaları açılıyor. Dünya kadar da yüksek rakamlı tazminat davası var. Halen 40’ın üzerinde tazminat davası var. 26 ceza davasıyla ilgili fezleke TBMM’de bekliyor. Tüm bunlara rağmen doğru bildiğimizi söylemekten ve bunun için mücadele etmekten geri duracak halimiz yok.
Bütün dünyanın gözünün önünde, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin son ayındayız. Yani 25 yılı bitiyor düşünün. ‘Milenyuma’ bütün dünya büyük mutluluklarla girdi. 25 yılda dünya nereden nereye geldi? Yapay zekalarla, robot teknolojileriyle geldikleri iletişim olanaklarıyla, internet hızlarıyla ve yaptıkları icatlarla Türkiye 25 yılın sonunda bu 25 yılın, 23 yılında maalesef AK Parti vardı. Bakın ülkeyi ne hale getirdiler.
ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKESİ OLDUK
Türkiye Avrupa Birliği’ni tanıyor olma hedefini önüne koymuş, Avrupa’yı bir elinden yakalamış muasır medeniyetler seviyesine gelecek bir 25 yılı yaşayacakken, üçüncü dünya ülkesine geldik. Demokrasi endeksinde, hukukun üstünlüğü endeksinde, adalete güvende, her şeyde sıralamalarda en gerilerdeyiz ve bizden sonraki ülkelerin haritada yerini bulacak bir tane AK Partili bakan yoktur. O durumdayız.
Ama yoksullukta, işsizlikte, güvencesizlikte, iş kazasında, kadına karşı şiddette, çocuk istismarında Avrupa’da hep birinci sıradayız. Demek ki yirmi üç yıllık AK Parti iktidarı Türkiye’ye iyi gelmedi. Bunu görmek lazım ve bundan sonra ikinci 25 yıla Avrupa’yı yakalayacak, dünyayı yakalayacak ve Türkiye’nin yüzünü yeniden güldürecek bir iktidara ihtiyaç var. Biz bunun gereğini yapıyoruz.”