Terslikler

Yaşamın her alanında, her zaman elde olmayan, istenmeyen durumlarla karşılaşabiliriz. Yanlışları da doğru sanarak yaparız. Yanlış olduğunu bilsek yapmaktan kaçınırız. Çelişkiler, aykırılıklar genelde “terslik” olarak nitelendirilir. Olması gerekenin yerine olmaması gerekenin yapılmasıdır. Bu durum herkes için düşünülebilir. Ne var ki düzeltmesini bilmek, yanlıştan dönmek olgunluğunu göstermek gerekir. Nedense siyasal ortamda sık sık yaşanan çelişki ve aykırılık olayları, beklenenin tersine, direnmeyle yenilenmiş ve yenilenmiş oluyor. Siyasetle uğraşanlar “kendilerini hiç yanlış yapmayan, her yaptıkları ve söyledikleri doğru, her şeyin en iyisini kendilerinden başkası bilmez” anlayışındalar.

Sahtecilik, görev ve sıfatlardan diplomalara, ruhsatlara, kimliklere, ekmeğe, suya, süte, bala kadar yürüdü; sahte polis, subay, öğretmen, yargıç, avukat, mühendis, hekim, savcı, gazeteci yanında sahte karar, sahte nikâh neler neler olağanlaşmaya başladı. Değişik yöntemli dolandırıcılık üst katlara tırmandı, sahte pul, sahte para, sahte tapu ve banka kaydı da ayrı. Yönetime ve yargıya güveni azaltan kumpaslar, çelişkili kararlar, atamalar, işlemler, görev değişiklikleri, gözaltılar, gereksiz tutuklamalar toplumsal barışı bozdu, geleceğe kuşkuyla bakılıyor.

Toplumun dokusunda bozulma belirtileri veren kötülükler, aykırılıklar, çelişkiler, sakıncalar sürüp gidiyor. Yaşam kıvancını kaldıran olumsuzluklar birbirine ekleniyor. Karamsarlık ve umutsuzluk katlanır ve katılaşırsa, yaşamı çekilmez kılan durum herkesi kapsar, ulus yapısı için en büyük tehlike de budur.

Gerilemeler, kötüleşmeler siyasetten sanata, spora kadar uzandı. Hukukta, ekonomide, turizmde, sanayide, sağlıkta, eğitim-öğretimde, güvenlikte, kentleşmede giderek büyüyen olumsuzluklar geleceğimiz yönünden düşündürücü durumda, iktidar belediyelerinin iktidar vakıflara aktarımları, tahsisleri, destekleriyle genişleyen siyasal korumacılık toplum ahlâkını da etkiliyor. Ahlâksızlığın yasamaya yansıdığı alan kalmıyor. Bilimin, insanlığın, terbiyenin yeri daha çok önem kazanıyor.

Kişilerin kendi yanlışlarını ve yanılgılarını kabul edip özür dilemeleri saygınlık ve erdemlerinin doğal sonucu olmasına karşın, çok kimse direnme çıkışlarıyla eleştiriye katlanmamaktadır. Toplumsal yaşamda birçok sorunun çözümü ilişkilerdeki içtenliğe, yakınlık ve güvenle sağlanacakken yanlışa direnme, kusuru kabul etmeme, uyaranlarla iyi niyetli eleştirilere saldırı ilkelik biçiminde sürmektedir. Oysa “İyi ilâç acıdır” sözünün vurguladığı katkı, yardım ve uyarı eleştirinin değerini ortaya koymaktadır.

Herkes kusur işleyebilir. Herkes yanlış yapabilir. Yanlışlarını doğru sanarak yapar. Yanlış olduğunu bilse yapmaz. Herkes hasta olabilir. Bunlar çok doğal durumlardır. Ancak, bilerek, isteyerek, amaçlı biçimde kötü davranmanın bağışlanır yanı yoktur. İnsanın kendini bilmesi kadar da önemli bir olgunluk belirtisi yoktur.

Kendimizi denetleyerek, görevlerimizi ve yükümlülüklerimizi bilerek toplumdaki yerimizin hakkını vermek durumundayız. Başkalarına söyleyecek sözümüzü ancak kendimize düşeni yaptıktan sonra haklı olur.

Yazarın Diğer Yazıları