ABD Başkanı Trump tarafından Türkiye’ye Büyükelçi olarak gönderilen Tom Barrack, hafta içinde Anıtkabiri ziyaret ederek, Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu.
Büyükelçi Barrack, Anıtkabir Özel Defteri’ne “Cumhuriyetinizin, başka memleketteki oğullarından biri, Büyükelçi Tom Barrack” diye yazdı ve imzaladı.
Atatürk’ün büyüklüğünü, tüm dünya ülkeleri gibi, Amerika da biliyor.
Büyükelçi Tom Barrack’ın davranışı doğal olarak sempati yarattı, ancak... Aynı Tom Barrack’ın, NTV’de Deniz Kilislioğlu ile yaptığı söyleşideki sözleri “Siyasi bir gaf” oldu.
Tom Barrack’ın, Türkiye’nin tapusu olarak kabul edilen Lozan Antlaşması’nı, Sykes-Picot ve Sevr antlaşmalarıyla aynı pakette vurgulaması tepki yarattı.
Sykes-Picot ve Serv Antlaşmaları, Osmanlı Devleti’nin idam fermanı gibidir ve yüzkarasıdır!
Kısaca hatırlatalım:
Sykes-Picot 1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan, Rusya ve İtalya tarafından onaylanan Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması durumunda topraklarının paylaşımını yapan gizli bir anlaşmadır.
Sevr Antlaşması 1920 yılında Paris yakınlarındaki Sevr banliyösünde emperyalist devletlerin, Osmanlı Devleti’ni paylaşma ve sömürme anlaşmasıdır.
★★★
Trump’ın Ankara Büyükelçisi Tom Barrack NTV’deki röportajında, 100 yıl önceki uluslararası anlaşmaların Kürtlere haklarını vermediğini söyleyip, o anlaşmaları sıralarken Sykes-Picot ve Sevr ile beraber Lozan Antlaşması’nı da sayarak Amerika’nın kafasındaki planını ifşa etmiş oldu.
Büyükelçi, belki de konuşmanın şehvetiyle bunu ağzından kaçırdı.
Amerika, Ortadoğu haritalarının, kurulacak Kürdistan Devleti için yeniden düzenlenmesini istiyor.
PKK Terör Örgütü’nün kendisini feshetme ve silah bırakma kararını aldığı kongrede “Lozan Antlaşması’nı kabul etmiyoruz” diyerek terör sorununun kaynağının Lozan olduğunu açıklaması, Amerikan Büyükelçisi’nin sözleriyle paralellik taşıyor.
NOT: ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın ‘Lozan’ ifadesinin (muhtemelen yapılan gaf anlaşıldığından) medyaya yapılan yazılı serviste metinden çıkartıldığını belirtelim. Fakat bu, sonucu değiştirmez. Amerika’nın niyeti Ortadoğu’da bir Kürt Devleti’ne yer açarak, haritaları yeniden çizmektir!
Her zamanki gibi vatandaşın kesesine göz dikildi!
Devlet vatandaşına tuzak kurar mı?
Burası Türkiye... Olmaz olmaz!
İçişleri Bakanlığı, otoyollarda her 30 kilometrede bir olmak üzere 1485 adet “Radarlı tuzak” kurdu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya amacın ölümlü trafik kazalarının en aza indirilmesi olduğunu açıkladı ama vatandaşı inandıramadı.
Kısa aralıklarla 110, 70, 50, 30 gibi farklı hız tabelalarının olduğu şehir içi ve şehir dışı geçişlerde, hız sınırının nerede değiştiğini anlayamadıkları için ceza yediklerini söyleyen sürücüler “Bunlar birer tuzak” diyor.
Aslında, cezalarda amaç “önleyici” olmalı ama radar noktalarının uyarı levhası olmaması maksadın “Ceza kesmek” olduğunu gösteriyor!
Vatandaşlar “Bu kadar yıkıcı, yakıcı, bezdirici cezalar olmaz” diyor.
Yapay zekâlı radar ile sadece Düzce’de “4 günde 645 bin lira ceza” kesildi. Yurt genelinde “1485 adet radarlı tuzak” olduğuna göre cezaların toplamının milyonlarca olduğu tahmin ediliyor.
Sosyal medya “Radar cezaları çığırından çıktı” “Radar terörü” “Devlet vatandaşına tuzak kurmaz!” şeklindeki mesajlarla çalkalandı.
Muhalefet “Radarlar üzerinden vatandaşa ceza kesen bir haraç sistemi, milletin kesesine göz dikmektir!” diyor.
Ekonomiyi bir türlü düzeltemeyen, enflasyonu düşüremeyen iktidar bütçe açığını kapatmanın çaresini cezalarda arıyor anlaşılan!
GÜNÜN SÖZÜ
Başarılı olmak isteyen lider dalkavuklardan uzak durmalıdır.