Vergi ile enflasyonu indirme

Enflasyonla mücadeleye yardımcı olması amacıyla hazırlanan Vergi Paketi (Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) teklifi AKP Grup Başkanlığı tarafından TBMM’ye sunuldu. Muhtemelen fazla bir değişikliğe uğramadan bu teklif yasalaşacaktır. Tekrar etmek gerekirse enflasyonla mücadelenin esası “hem dolaşımdaki paranın miktarını kısmak hem de devir hızını yavaşlatmaktır.” Enflasyonu indirmenin esas mekanizması bu olduğuna göre “Vergi Paketi” de bir yerde buna da hizmet etmelidir. Ancak bunun bir haddi vardır. Çünkü paranın sıkılması, milli gelir büyümesini sınırlar. Milli gelir azalınca, zengin-fakir herkesin reel geliri düşer. Bu gelir düşmesinden de daha çok dar ve sabit gelirliler (mesela emekliler) etkilenir. Siyasetçiler bunu da istemez, “halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz” der. Bu amaçla enflasyonla mücadeleyi ekonomiyi fazlaca yavaşlatmadan ve külfetini de mümkün mertebe yüksek gelirli kesime yükleyerek başarmak ister. Meclis’e sunulan “Vergi Paketi”nin diğer amacının da bu olması gerekir. Neticede enflasyonu tedricen düşürme ve büyümeyi eksiye götürmeme üzerinde karar kılınmıştır. Dikkat! Yukarıda yazılanlar, ulusal parası “döviz olan” gelişmiş ülkeler için yeterli ve geçerlidir. Bizim için de geçerlidir ama yeterli değildir. Türkiye benzeri çift para birimli (bi-currency) ekonomilerde, “referans para” olan dövizin fiyatını “uzunca bir süre” istikrarlı kılmadan enflasyonu indirmek mümkün değildir. Hatta bugünlerde gördüğümüz gibi döviz dursa da fiyat artışları durmamaktadır.

DEVLET NİÇİN VERGİ TOPLAR

Devletler üç amaçla vergi toplar:

1. Başta dış ve iç güvenliği sağlamak üzere kendisinin yapması gereken ve özel sektörün asla yapmaması gereken hizmetleri ve altyapı yatırımlarını ifa emek için.

2. Milli geliri tekrar dağılıma tabi tutmak yani serbest piyasa ekonomisinin fıtratı icabı eşitsiz hale getirdiği milli gelir birinci dağılımını, sosyal transferlerle daha eşitlikçi dağıtmak için.

3. Özel sektörü, yapacağı yatırımlarda “fiyat mekanizmasının” kendiliğinden yöneltmediği ama ekonominin sağlıklı gelişmesi için şart olan alanlara yönlendirmek için. Burada kullanılan temel teknik, destekleme alımları ve yatırım teşvikleridir.

Türk ekonomisinin görünen temel dengesizliği döviz açığıdır. Buna kısaca “cari açık” deniyor. Uygulanan enflasyon indirme programının zayıf karnı “sıcak parayla döviz arzını artırıp” (2000’li yıllarda dezenflasyonda başarı sağlayan ünlü “yüksek faiz-düşük kur” politikası) döviz fiyatlarını baskılamaktır. Bu politikanın eninde sonunda varacağı istasyon büyüyen cari açık olacaktır. Bunu Bakan Şimşek de bilir. Hazırladığı vergi paketinden elde edilecek paranın bir kısmının “ihracatı teşvik” için kullanması enflasyon düşüşünün kalıcı olmasını sağlayacaktır.

DOLAYLI VE DOLAYSIZ VERGİLER

Türkiye’de verginin çoğu (yaklaşık 2/3) dolaylı yolla yani “harcamalar”, kalanı da dolaysız yolla “gelirler” ve çok azı da “servetler” üzerinden alınmaktadır. (Aslında bordro üzerinden kesilen Gelir Vergisi de tür dolaylı bir vergidir. Adı da “istihdam vergisi” olabilir. Neyse kafa karıştırmayım.) Herkes dolaylı verginin yüksek, dolaysız verginin düşük olmasını bir çarpıklık olarak görmekte ve bunun gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tersine çevrilmesini istemektedir. Vergi kayıp ve kaçakları ile mücadeleye söyleyecek tek bir sözüm yok. Ama ben “harcamaların” “gelirlerden” daha fazla vergilendirilmesinde bir sakınca görmüyorum. Hatta bunu, tasarrufun artırılması yani yatırımların finansmanı için faydalı buluyorum.

SON SÖZ: Çok harcayandan çok, az harcayandan az vergi alınmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları