Charles Darwin (1809-1882) bir doğa gözlemcisidir. Esas olarak biyologdur. Yaşam bilimcisidir (life scientist). Ama aynı zamanda bir yerbilimcidir (jeolog). Üniversite düzeyinde rahiplik eğitim almıştır. Önceleri İncil’deki her bir kelimenim doğru olduğuna inanmıştır. Çok sevdiği güzel kızı daha çocukken ölünce dine olan inancını kaybetmiştir. Ama “Hiçbir zaman bir Tanrı’nın varlığını inkar etme anlamında ateist olmadım” demiştir. Darwin, başta Hristiyanlar olmak üzere kitaplı dinlerin kabul ettiği “ani yaradılış” inancına karşı çıkmıştır. Bütün canlı varlıkların ortak bir ataya sahip olduğunu, evrimle farklılaşarak bugünkü çeşitliliğe ulaşıldığını ileri sürmüştür. Bu yüzden başta Amerika’nın tutucu eyaletlerinde olmak üzere, pek çok yerde Darwin’in evrim teorisinin mekteplerde okutulması yasaklanmıştır. Pek tabii bu yasak sürmemiştir. Müslümanlar da “bizim atamız maymun değildir” diyerek Darwin’in evrim teorisini reddeder. Darwin’in diğer iddiası da evrendeki değişime, değişerek uyum gösteren canlı türlerinin yaşamaya devam ettiği, değişmemekte direnerek uyum gösteremeyenlerin varlıklarını sürdüremeyeceğidir. Bu sürece “Doğal Seçilim” veya doğru Türkçeyle “Doğal Ayıklanma” (Natural Selection) adını vermiştir.

KÖPEK YİYEN KÖPEK KAPİTALİZMİ

Darwin’in gözlemleri ve bunlara dayanarak geliştirdiği kuramlar sadece yaşam bilimcileri değil, sosyal bilimcileri de etkilemiştir. “Sosyal Darvinizm” geniş kabul görmüş bir bilimsel yaklaşımdır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” özdeyişiyle anılan katıksız serbest piyasa ekonomisine inananlar, toplumların ekonomik ve sosyal gelişmesinin “Doğal Ayıklanma” (Natural Selection) ile daha hızlı gerçekleşeceğini ileri sürer. Değişime ayak uyduramayanların yeteneklerinin düşük olduğu varsayımına göre, bunların ortadan kalkmasıyla, toplumun ortalama yetenek düzeyinin artacağı matematiksel olarak doğrudur. Özellikle ekonomide önemli değişimlerin cereyan ettiği dönemlerde (mesela son iki yılda) “zombi” haline gelen firmaları, devletin yani halkın parasıyla yaşatmak kaynak israfına sebep olabilir. Bu da iktisadi gelişmeyi yavaşlatır. Tam aksine zayıf firmaları (köpekleri), uyum gösteren yetenekli firmaların (köpeklerin) yemesi ortalama verimliliği artırabilir. Bu da iktisadi gelişmeyi hızlandırır. (Köpek yiyen köpek kapitalizmi, iktisat yazınında geçen bir deyimdir. Ben uydurmadım. Buna vahşi kapitalizm de denebilir.)

MAĞDURLARI KURTARANLAR MAĞDUR OLMASIN

Başta enflasyon, faiz, kur olmak üzere, ekonomide ortaya çıkan değişimlere uyum gösteremeyen firmaların iflası, faydalı bir “doğal ayıklanma” addedilebilir. Ama bunun bazılarımızı haksız yere mağdur ettiği de yadsınamaz. Doğal ayıklanmanın geçerli olduğu yaban hayatında “gelişme ve adalet” yoktur. Dolayısıyla doğal ayıklanma o kadar da makbul bir şey değildir. İnsanların “devlet kurarak” inşa ettiği “kurumlu ve kurallı” yaşam tarzında, yeterli olmasa da “adalet ve gelişme” vardır. Bugünün insanları, geçmişe kıyasla çok daha insanca yaşamaktadır. “Doğal Ayıklanma” bir doğa yasasıdır ama yaşanan sorunların çözümü değildir. Devletin, halktan topladığı vergilerin bir kısmını değişim mağdurlarının kaybını azaltmaya tahsis etmesi ahlaki ve adil bir tutumdur. Üstelik iktisadi gelişmeye de yarayabilir.

SON SÖZ: Dikkat et! Her mağdurum diyen, mağdur değildir.