Sevgili okurlarım, Türkiye’de adını artık herkesin ister istemez öğrendiği bir ‘adam’ var!
Ali Erbaş.
Recep Tayyip’in Diyanet Başkanı.
O, devlet içinde ayrı bir devlet.
Kendi keyfine göre takılıyor, başında olduğu büyük ve önemli kurumu, kendi kişisel tercihleriyle yönetiyor.
Peki, nedir onun tercihleri?
★★★
İlk sırada Mustafa Kemal Atatürk var.
Söylemesi ayıptır ama Atatürk’ü takmıyor...
Ve takmadığını her davranışıyla açığa vuruyor.
Türkiye’de 100 bin’e yakın cami var.
Bu camilerde her Cuma günü bir hutbe okunur...
Ve her Cuma günü milyonlarca Müslüman bu hutbeleri dinlemek için camilere akın eder.
★★★
O günler bazen önemli olayların yıldönümüne denk gelir, bazen de ulusal bayram günlerine...
Örneğin Cumhuriyet Bayramına...
Herkes “Diyanet bakalım bugünkü hutbesinde bu konuda ne diyecek, Cumhuriyet’ten nasıl söz edecek, neler söyleyecek” diye merak eder.
Diyanet tarafından her Cuma günü için hazırlanan ve 100 bin’e yakın camide görevliler tarafından okunan bu hutbeler önemlidir.
Müminleri etkiler, onlara yol gösterir.
Ancak bu beklentiler her seferinde hüsranla, hayal kırıklığı ile sonuçlanır...
Zira okunan hutbede ne ulusal bayramın önemine değinilir, ne de Atatürk’ten söz edilmiş olur.
Adamın amacı da zaten budur!
Anlaşıldığı kadarıyla bu beyefendi Atatürk’ten pek hoşlanmıyor!
İyi de kendisi bu devletin üst düzey bir görevlisi.
Başında bulunduğu kuruluş taa 1920’li yıllarda Atatürk tarafından kuruldu.
Bu Diyanet Başkanına kişisel kapris ve şov yapma hakkı acaba birileri tarafından özellikle mi verildi?
Birileri ona “Hoca bizim yapamadığımızı sen yap, bizim adımıza ses getir. Korkma arkandayız” mı dedi?
★★★
Adamın yaşamakta olduğu lüks hayat herkesin dilinde...
Altında son model makam araçları.
Bugüne kadar yapmış olduğu 50’ye yakın dış gezi.
Emrinde ve hizmetinde on binlerce devlet görevlisi....
Ve bütçesinde bakanlıkların ve yatırımcı kamu kurumlarının bile çoğunu geride bırakan sonsuz olanaklar.
★★★
Peki ama bu adam gücünü nereden alıyor?..
Hiç kuşkunuz olmasın Recep Tayyip’ten alıyor.
Kendisine verilen mesaj şu:
“Hocam sen bildiğin gibi yap, biz arkandayız. Hiç çekinme!”
Bunları düşündükçe akıllara gelen çok önemli bir ‘resim’ var...
Adam Ayasofya’nın minberine çıkmış nutuk atıyordu...
Ve belinde kocaman bir kılıç asılı!
Osmanlı’da halifelerin, başka bir deyişle padişahların ellerinde ve bellerinde taşıdığı kılıç...
★★★
Belki o kılıcı kuşanmadan önce de izin almıştır...
Belki de kendisine ‘yukarılardan’ talimat gelmiştir...
“Hoca bu sefer değişik bir iş yapalım, sana Topkapı Sarayı Müzesinden bir kılıç gönderelim de nutuk atarken onu al eline! Daha etkili olur!..”
Belki itiraz etti, belki de doğrudan kendisi istedi. Arada neler olduğunu bilmiyoruz.
Adam devlet içinde devlet olmuş durumda.
★★★
Kafasına göre takılıyor, hutbelerini ona göre ayarlıyor, ulusal bayram günlerimizi bile takmıyor.
İktidar yandaşları ve iktidar medyası her seferinde bu adama gaz veriyor, alkış tutuyor.
Diyanet Başkanı Ali Erbaş, Recep Tayyip’le beraber iktidarın adamı olarak görevini dört dörtlük yapıyor!