Düşük glüten oranı ve yüksek protein değeri, Siyez buğdayını hem lezzetli hem de besleyici bir alternatif haline getiriyor​.

Siyez Buğdayı, dünyanın en eski buğday türlerinden biri olup yaklaşık 10,000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Türkiye'nin Kastamonu bölgesinde yetiştirilen bu buğday, genetik yapısının korunmuş olmasıyla dikkat çeker. Genetiği değiştirilmemiş olan Siyez, 14 kromozomdan oluşur ve diğer buğday türlerine göre oldukça dayanıklıdır.

Siyez buğdayı, diğer buğdaylara göre daha düşük verim sağlar, ancak besin değeri açısından zengindir. Lif oranı yüksek, protein ve antioksidan içerikleriyle bilinir. Aynı zamanda glisemik indeksi düşük olduğu için kan şekerini daha yavaş yükseltir, bu da onu sağlıklı beslenme programlarında tercih edilen bir seçenek haline getirir.

Siyez unundan yapılan ekmekler ve diğer ürünler de besin değeri yüksek, sindirimi kolay ve sağlık açısından faydalı kabul edilmektedir.

Genetik yapısını koruyan diğer buğday türleri ise şu şekildedir: 

Kavılca Buğdayı (Emmer/Triticum dicoccum): Anadolu’da binlerce yıldır yetiştirilen bir diğer atalık buğday türüdür. Kars ve çevresinde yaygındır. Siyez buğdayına benzer şekilde düşük glüten ve yüksek besin değerine sahiptir.

Karakılçık Buğdayı: Ege Bölgesi’nde yetiştirilen bu buğday, yerel halk tarafından uzun yıllardır tarımı yapılan bir türdür. Modern buğday türlerine göre daha az işlenmiş ve daha doğal bir yapıya sahiptir.

Spelta Buğdayı (Spelt/Triticum spelta): Avrupa’da yetiştirilen antik bir buğday çeşididir. Türkiye’de az miktarda yetiştirilse de genetik yapısı korunmuş buğdaylardan biri olarak bilinir. Daha fazla lif ve protein içerir.