Avrupa Birliği, Türkiye'nin değişmez gündem maddelerinden biri. Zaman zaman konu gündemimizden çıksa ve ilişkiler yay gibi gerilse de AB'ye üye olmak yıllardır 'stratejik' hedefimiz olarak ortada duruyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 21 Kasım Cumartesi günü partisinin 7. Olağan İl Kongrelerinde canlı bağlantı üzerinden yaptığı açıklamada Türkiye'nin geleceğini Avrupa'da gördüğünü söylemesi ses getirdi. Bilhassa son yıllarda ilişkiler neredeyse kopma noktasına gelirken Erdoğan, "Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz. Dostlarımızla ve müttefiklerimizle daha güçlü iş birliği halinde olmak istiyoruz" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı aynı zamanda hiçbir ülke ile diplomasi ve diyalog ile çözülemeyecek sorun olmadığını da söyledi.

9 Mart 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’e gerçekleştirdiği günübirlik çalışma ziyareti temasları kapsamında, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bir araya geldi. Görüşmede Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da hazır bulundu. Fotoğraf: Depo Photos


Bu açıklamayı takip eden günlerde Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleriyle birlikte, 46 yıldır kapalı tutulan Maraş kentinin kısmen açılması kararını kınadı, “tek taraflı ve yasa dışı”  olarak nitelendirilen kararlar nedeniyle, 10-11 Aralık’ta toplanacak AB Konseyi’ni Türkiye’ye yaptırım uygulamaya çağırdı. AP’nin bağlayıcı olmayan ‘tavsiye niteliğindeki’ kararında, “Türkiye’nin yasa dışı eylemlerine karşı harekete geçilmesi ve sert yaptırım uygulanması” istendi. Bu gelişmeler ışığında Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerini alanında uzman isimler sozcu.com.tr için yanıtladı.

1- ERDOĞAN’IN AÇIKLAMASI TÜRK DIŞ POLİTİKASININ SEYRİ İÇİN NE İFADE EDİYOR?

Emekli Paris Büyükelçisi Uluç Özülker, bu açıklamanın Avrupa ülkelerine üstü kapalı bir şekilde “çok ileri gitmeyin” mesajı verdiğini söylüyor. “Benim gördüğüm kadarıyla Cumhurbaşkanımızın bu açıklamasının, karşı taraf açısından inandırıcı olması biraz güç” diyen Özülker, Avrupa’nın hedefinde çok net bir şekilde AKP iktidarının olduğunu belirtiyor. Özülker, “Hedefleri kesinlikle Türkiye değil, hedefleri iktidardır” ifadesini kullanıyor ve şöyle diyor: “Tam tabiriyle söylüyorum, bu işi ‘Tayyip Erdoğan düşmanlığı’ adı altında Türkiye’ye zarar verebilecek bir noktaya taşırlarsa Türkiye’nin onların istediği tavizleri verebilmesi mümkün değildir.”


ORAN: BÖLGEDE DENGEYİ SAĞLAMA PRENSİBİ

Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Prof. Dr. Baskın Oran Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını Türk dış politikasından ziyade kendi AKP iktidarı dönemine has dış politika hamleleri olarak yorumluyor. Oran, "Türk dış politikası açısından bunun hiçbir anlamı ve etkisi yok. Çünkü bu Erdoğan’ın dış politikasıdır. Türk dış politikası dediğimiz şey, 1923’ten ama esas olarak 1299’dan beri süren, hatta Bizans’a kadar uzanan bir politikadır. Türk dış politikası, Osmanlı dış politikasına çok benzer. Osmanlı dış politikası da Bizans’ın dış politikasına aynı şekilde benzer. Nedir bu? Bölgede dengeyi sağlamak ve hiçbir büyük devletin burada tek başına hâkim olmaması, Türkiye’nin kendi sınırları dışında macera aramaması, bu sayede rahat etmesi prensibine dayanır. Dolayısıyla Erdoğan’ın yaptıkları tamamen Erdoğan’ın iktidarda olduğu dönemle ilgili şeylerdir. Erdoğan’ın dış politikasıdır.”

Türkiye’nin sadece 1923’ten beri değil, 1718’deki Lale Devri’nden beri ‘Batıya yürüyen’ bir ülke olduğunu kaydeden Oran, “Lale Devri, Batı'ya ilk kalıcı büyükelçilerin atandığı ve Batı'ya devlet tarafından ilk defa öğrenci gönderildiği dönemdir. Onun için Türkiye 1718’den beri kendini Batılı görüyor. Bunun sebebi de şudur: Osmanlı savaşları kaybetmeye başladığında ‘bu Batı benden üstün, onunla baş edebilmek için onun düzenini örnek almalıyım' demiştir” diyor.

26 Mart 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ile çalışma yemeğinde Euxinograd Sarayı'nda bir araya geldi. Fotoğraf: Depo Photos


‘Erdoğan bu açıklama ile iki merkeze hitap etti’

Baskın Oran, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Avrupa açıklaması’ ile iki merkeze hitap ettiği görüşünde. Oran açıklamayı "Erdoğan'ın mecburen iki merkeze muhtaç olduğunu gösteren müracaatlar" olarak değerlendiriyor. Oran'ın bu husustaki görüşleri şöyle:

  • Birincisi muhalefete yöneliktir. Muhalefete yaptığı müracaatı reform söylemidir.

  • İkincisi Avrupa Birliği’ne yöneliktir. AB’ye yaptığı müracaatı da ‘Avrupalıyız’ söylemidir.


“Erdoğan’ın “ekonomi hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz” diye ilan etmesi, baştan beri başımızı döndüren zikzakların en sonuncusudur” diyen Oran, şöyle devam ediyor: “Erdoğan’ın bu iniş çıkışlarının Türk dış politikası açısından hiçbir anlamı yok. Çünkü bunlar kendi içinde tamamen tutarsız ve Erdoğan’ın iktidarda kalabilmek için sergilediği anlık çabalardır.”

[custom_content title="'MUHALEFETTEN SERT TEPKİ'" desc="Erdoğan'ın yüzünü Avrupa Birliği'ne dönen bu açıklamaları muhalefet cephesinde büyük bir tepki ile karşılandı. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener,  “Şu ana kadar Avrupa Birliği üzerinden ‘heyt’ diye bağıran gazetecimsi arkadaşlar ne yapacak çok merak ediyorum. Asıl izlememiz gereken onlar, aptala döndü insanlar.” yanıtını verirken Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da Erdoğan’ın açıklamasına kayıtsız kalmayarak, 'Ekonomiyi batırdıklarını anlamaya başlayınca, Avrupa Birliği’nden söz etmeye başladılar. Pabuç pahalı tabii” demişti.">