Korona ile birlikte hem dünya hem de ülkem çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. Sağlık açısından belirlenen en büyük risk grubu olarak da 65 yaş ve üstü kabul edildi. Bunun üzerine Bilim Kurulu'nun önerisi ile bu gruba sokağa çıkma yasağı uygulandı. Yaklaşık iki ayı aşkın süredir kapalı kalan bu "gençlere" de haliyle fenalık bastı. Bu kapalı kalış daha ne kadar devam edecek belli de değil...

İnanın korona diye diye içimiz şişti. Her gün haberlerde vaka sayısı takibi, ölü sayısı, yapılan açıklamalar derken zaman iyice geçmez oldu. Ben de dedim ki, bugün 65 yaş ve üstü gençlerle dertleşeyim.

Sevgili dostlar, sizler Cumhuriyet için çok değerlisiniz. Cumhuriyet'i kuran ataların çocukları olarak, kazandığınız tüm birikim ve donanımlarınızı bugünlere dek taşıdınız. Toplumu, din, dil, ırk, etnik köken ve renk olarak hiç ayrıştırmadınız. Büyük Cumhuriyet’e çömez devlet, Genç Cumhuriyet’e 600 yıllık Osmanlı’nın reklam arası ve kurucularına da iki ayyaş demediniz.

Yetiştirdiğiniz evlatlarınızı gerçek vatansever insanlar olarak yetiştirmeye özen gösterdiniz. Laik Demokratik Cumhuriyet ilkelerine bağlılığı temel ilke olarak öğütlediniz. Tarikat ya da cemaat ortaklığı yapmadınız. Geldiğiniz tüm makamlara sadakatla değil, liyakatla geldiniz. Sınavlara çalınmış sorularla girmediniz. Hak etmediğinize el uzatmadınız. Çalmadınız, devlet malına el uzatmadınız. Kimseye hakaret etmediğiniz gibi kullandığınız üsluba hep özen gösterdiniz. Kavgayı değil, sevgiyi öne çıkardınız. Cumhuriyet ve onun ilkelerini namus borcu bildiniz.

Gençler, aslında görevimiz henüz bitmedi, yeni başlıyor bile denilebilir. Toplumun unuttuğu kazanımlarımızı ve deneyimlerimizi bizden sonraki kuşaklara aktararak, onlara, aydınlığa doğru giderlerken yoldaş olacağız.

Değerli Okurlar; şu dönem bize sürekli akıl veren, aman onu yapma, bunu yeme gibi onlarca öğüt veren yani iyice bize sanki son kullanım tarihi dolmuş muamelesi yapanlara tarihten örnekler vermek istiyorum.

Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı.

Pasteur, kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı.

Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camii’ni tamamladığında ise 86 olmuştu.

Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.

Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hâlâ işinin başındaydı.

Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti.

Nobel ödüllü Alman doktor Albert Schweitzer 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapıyordu.

Ressam Titian 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Lepanto Savaşı” adlı ünlü tablosunu ölümünden bir yıl önce tamamladı.

Dört defa İngiltere başbakanı seçilen Gladstone, son kez göreve geldiğinde yaşı 83’dü.

Aziz Sancar Nobel ödülünü aldığında 69 yaşındaydı.

Yani diyeceğim şu, biz kendimize gayet iyi bakarız, siz kendinizi düşünün çocuklar... Cumhuriyet’in aydınlık yüzü ve gururu olan biz gençlere de sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyorum.

SON SÖZ: YAŞLANMAK BİR DAĞA TIRMANMAK GİBİDİR. ÇIKTIKCA YORGUNLUĞUNUZ ARTAR. NEFESİNİZ DARALIR AMA GÖRÜŞ ALANINIZ GENİŞLER. INGMAR BERGMAN