Değerli Okurlar, ülkemin son dönemlerde içinde bulunduğu sıkıntılar, bizim siyasilerde de alışık olmadığımız değişimlere sebep oldu. ‘Nereden bu kanıya vardın’ derseniz, Sayın Muharrem İnce’nin başta yola çıkışıyla sonunda vardığı nokta arasındaki fark. İlk başta yarattığı algı sanki parti içinde bir hareket başlatıyor yönündeydi. Yani söylemleri o doğrultudaydı.

Buna rağmen çoğu partili, bu gidişin bir parti kuruluşuna doğru gideceğinin kesin olduğunu da ifade etmediler değil. Sonunda da Sayın İnce baklayı ağzından çıkardı! “Bu ülkenin Misak-ı Milli ittifakına ihtiyacı var” diyerek yeni bir parti sinyalini verdi. Düzenlediği basın toplantısıyla şu zamana kadar yol arkadaşları ile 46 şehre gittiklerini, halkın dert ve taleplerini dinlediklerini belirterek, özetle şunları ekledi.

- Geniş bir programı yılbaşına kadar paylaşacağız. Parti kurmak çok kolay. Türkiye’de 92 tane parti var. Biz milleti dinliyoruz. Millet aç, açıkta. Millet kur derse kurarız elbet. Genel merkezlere kapanıp siyaset yapma devri bitti. Yeni siyaset yapmak lazım. Parti kurma işine zamanı gelince bakarız Parti kurmak kolay. Biz milleti dinliyoruz. Türkiye’nin büyük bir ittifaka,  Misak-ı Milli ittifakına ihtiyacı var.

- Sosyal adalet, planlı kalkınma istiyoruz. Yolsuzlukla topyekûn müdahale istiyoruz. Kamuda adaletli bir ücret dağılımı yapıyoruz. İşçilerin ve memurların temsiliyetinin arttığı toplu sözleşme istiyoruz. Tüm kamu kurumlarından güvenilir vergi istiyoruz. Yapacağız ve başaracağız.

- Parlamenter sistem olsaydı bir bölme işlemi olurdu. 50+1’de bölme işlemi olmaz. Biz gidip Cumhur İttifakı desteklemiyoruz ki… ‘Bölüyor’ diyenler ya dört işlemi bilmiyorlar ya da art niyetliler. Biz mecbur muyuz her hafta bir skandal olan partide siyaset yapmaya? Atatürk diyemeyeceksin, “Gazi Mustafa Kemal derim” diyeceksin, en büyük örgütün başında duracaksın. Seninle siyaset yapamam ben, ayrılırım, mecbur muyum?

- Bizim Cumhurbaşkanlığı adaylığı derdimiz yok. Memleket derdimiz var bizim. Adaylığa daha çok var bakarsın başkası olur. Derdimiz, geleceğimiz, derdimiz çocuklarımız.

- Sayın  İnce, gittiğiniz bu yolda size başarılar dilerken, Cumhurbaşkanlığı adaylığınızda size büyük bir coşkuyla oy vermiş bir seçmeniniz olarak sizinle bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

- Siz, bu partinin tüm kademelerinde görevler üstlenmiş, daha sonra da uzun yıllar boyunca milletvekilliği yapmış, bir an bile CHP’nin kuruluş ilkelerinden ödün vermemiş bir siyasetçisiniz.  Siz bu partinin en kıdemlilerindensiniz.

- CHP, sizi, onurların en büyüğüne, Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterdi. Başarılı bir seçim dönemi geçirdiniz ve yüzde 30’ları aşan bir oy aldınız...

- Partiye gönül vermiş büyük bir kesim, seçim döneminde, genel merkezin üst düzey yöneticilerden bazılarının size destek değil köstek olduklarını biliyorlar. Bunu zaman zaman kamuoyunda siz de dile getirdiniz.

- Seçim döneminde de ”Kemal Kılıçdaroğlu'na haksızlık edemem. Ola ki kazanamadım, Sayın Genel Başkan gel danışmanım ol derse olurum. Ama asla karşısına aday olmam.” dediniz. Sizin gibi deneyimli bir siyasetçi böyle iddialı bir ifadeyi kullanmamalıydı. Kullandıysa da gereğini yapmalı idi!...

Sayın İnce, parti için yaptığınız eleştirilerin büyük bir bölümüne, CHP’ye gönül vermiş çoğu seçmen de katılıyor.

Şu dönem parti iyi yönetiliyor mu? Hayır!

Sayın Kılıçdaroğlu, genel başkan olarak başarılı mı? Hayır!

Sayın Kılıçdaroğlu’nun ekibi başarılı mı? Hayır!

Peki, bu kadro, partiyi iktidara taşıyabilir mi? Hayır!

İktidarın bu denli başarısızlığına rağmen, CHP’nin oyları artıyor mu? Hayır!

Bu yönetim örgütle barışık mı? Hayır!

Sayın Kılıçdaroğlu, ilk genel başkan olduğunda ne demişti, başaramazsam bırakırım. Dokuz seçim kaybetti, bıraktı mı? Hayır!

Bu kadro ülke için umut olabilir mi? Hayır!

Parti ilkelerinden gittikçe uzaklaşılıyor mu? Evet!

Yolda bulunanlar, gelenekten gelenlere tercih edildi mi? Evet!

Atatürk’e kefere diyenler partide üst görevlere getirildi mi? Evet!

Bu partinin kurucusu Ulu Önder’e Atatürk diyemeyenler görevde mi? Evet!

Bu örnekler daha çok...

Peki bu partinin büyük emekçilerinden biri olan size şimdi sormak istiyorum. Partinizde kalarak, bu kadroya karşı mücadele etmek varken neden yeni bir parti?

Planladığınız bu mücadele, parti içinde daha kolay olmaz mı?

CHP’nin geleceğe taşınmasına güvenen partililere karşı sorumluluğunuz yok mu?

Bölücülük değil derken 50 artı 1 örneğini veriyorsunuz.

Cumhurbaşkanlığı adaylığınızda, size bu seçmen ,Cumhurbaşkanlığı sisteminden dönülmesi için oy verilmedi mi?

Yoksa siz kazansaydınız, aynı sistemle mi yönetmeyi düşünüyordunuz?

Sayın İnce, ülke şu dönem soyadınız gibi “ince” bir süreçten geçiyor. Bu şartlarda, sizin gibi bir parti emekçisinin, parti içinde kalarak CHP’nin daha güçlü kadrolarla yönetilmesi için mücadele  etmesi gerekmiyor mu? Ülke gerçeği, CHP’nin başını çektiği güçlü, güven veren bir kadro ile millet ittifakına önderlik etmesini gerektirmiyor mu? Bu güven olmazsa CHP’nin önderliği düşünülebilir mi?

Yerinizde olsam parti kurmaktan vazgeçer, CHP içinde kalarak parti yönetimine karşı mücadeleyi yürütürdüm. Kimlerle mi? Kuruluş ilkelerine bağlı, gelenekten gelen partililer ve örgütle!

Unutmayın, bu parti, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir.

SON SÖZ: HİÇBİR ZAFERE ÇİÇEKLİ YOLLARDAN GİDİLMEZ. LA FONTAINE

(İzmir ve yöresinde meydana gelen depremde yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza başsağlığı, yaralılarımıza acil şifa dilerim.)