Rothschild Türkiye Başkanı Argüden, ulusal kararların BM’ye devredildiği küresel bir model öneriyor...

Türkiye’nin önde gelen en az 40 şirket ve kurumunda  yönetim kurulu üyesi, iş dünyasının “akıl hocası” Dr. Yılmaz Argüden’i aradım. 2007 yılından beri küresel finans devi Rothschild Türkiye’nin Yönetim Kurulu Başkanı’dır...

Aynı zamanda ARGE Danışmanlık ve Argüden Yönetişim Akademisi Başkanı’dır.

Bir de hatırlatma yapayım: Eylül 2016’da politikanın patronu Henry Kissinger ve Rothschild ailesinden James Rothschild, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmak üzere ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmişti.

Küresel ilişkiler kurma kapasitesine de sahiptir.

Dr. Yılmaz Argüden


Bugüne kadar duymadığınız bir teklifi dile getiriyor:

“Bir ay dünyayı durduralım, herkes evinde otursun, zengin-fakir ayırmadan devlet herkese eşit oranda temel ihtiyaçlarını karşılayacak parayı versin...”

Bu öneri, İspanya başta olmak üzere kimi çevrelerde tartışılan “evrensel temel gelir” projesini anımsatabilir ama o değil...

Argüden, “dünyayı durdurmak” diyor. Bir ay...

“Covid-19 kısa sürede yerel bir sorundan küresel bir salgına dönüştü. Virüs dolaşmıyor ama insanlar dolaştıkça çok geniş kitlelere bulaşıyor. Virüs ile mücadelede hem sağlık hem de ekonomi açısından bütünsel etki yaratabilecek bir fikri tartışmaya açmak istiyorum: Dünyayı bir aylığına durdurmak ve adeta virüsün dünyadan inmesini sağlamak!” diyor...

“Bu bir ayda devletler, sadece Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki en temel fiziksel ihtiyaçları (yemek, içmek, barınma, hijyen ve sağlık) karşılasın. Bunların dışındaki tüm faaliyetler dursun” diyen Argüden hesabını yapmış.

Türkiye’de 17.5 milyona yakın kişi tüketici ve konut kredisi kullanıyor. 7 milyona yakın kiracı var.

Hane halkı tüketim harcamalarının yüzde 28’i kira giderleri.

Yaklaşık 6.5 milyar dolarlık bir maliyetle tüm vatandaşların bir aylık temel gıda harcamaları karşılanabilir.

Buna su, elektrik, gaz ve sağlık masrafları da eklendiğinde aylık 10-12 milyar dolar civarında bir maliyet ile bu stratejinin uygulanması mümkün olabilir.

AB gibi adında birlik kelimesi olan bir kurumun bile çatırdamaya başladığını belirten Argüden, küresel bir sorun ile başa çıkabilmek için kararların da küresel olması gerektiğini ifade ediyor.

Argüden, devletlerin yetkilerini Birleşmiş Milletler’e devredeceği (dünya devleti mi desem) bir model öneriyor:

“Devlet liderleri ortalama 2-2.5 yıl görevde kalıyor.  Küresel şirketlerdeki CEO’ların ortalama görev süreleri 5 yılın altına indi. Kısa vadeli bakış açısı dünya kaynaklarına hükmeden yöneticilerin ufuklarını da sınırlandırıyor. Elbette küresel boyutta uygulanacak bir kararın önce uzlaşı ile alınabilmesi, ardından da gözetilmesi için devletlerin ortak söz sahibi oldukları bir kuruma ihtiyaç var. Her türlü zafiyetine rağmen BM’nin bu krizde böyle bir rol üstlenmesi ve veto hakkına sahip ülkelerin bu kriz süresince bu haklarından feragat etmesiyle, gerçek bir küresel uzlaşma platformuna dönüşmesi sağlanabilir mi?”

Ekonomiyi açmak için iki aşamalı plan: İsraf ve satış!


Yeni koronavirüs gündeminin, “ekonomiyi açmaya” doğru evrildiği kimsenin gözünden kaçmıyordur.

Salgınla mücadele sürecinde ilk 3 aylık ekonomik paketlerini tüketen ülkeleri, karantina günlerinde ağırlaşan ekonomik krizle başa çıkamama korkusu sardı.

Danimarka, Almanya, Fransa, İngiltere, ABD aşamalı olarak karantinadan çıkış planlarını açıklamaya başladı.

Türkiye de boş durmuyor.

★★★

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez, 2019 yılı sonu itibarıyla konsolide toplam varlığını açıkladı: 223 milyar dolar.

Sönmez, varlıkların yabancıların eline geçmemesi için sermaye desteği vereceklerini söylüyor.

Yapılan yeni yasal düzenlemeyle Varlık Fonu, sermaye koyarak güçlendireceği “stratejik şirketin” yönetimine geçecek ve satın alma kararına hakim hissedar itiraz etmeyecek, rıza gösterecek!

“Gönüllülük önemli” diyor Sönmez...

Sermaye nasıl el değiştirecek, o zaman göreceğiz.



Döviz talebi olan ülkeler; Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bütçelerini güçlendirecek finans kanallarını açıyor.

Kurucuları arasında olduğu AKP’den 18 yıl sonra ayrılarak partisini kuran Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı bugünlerde medyada daha sık görüyoruz.

2002’de ekonominin dümenine geçen Babacan, aradan geçen süreçte Türkiye’nin “güven” sermayesini tükettiğini söylüyor.

Türkiye’nin ekonomiyi açma evresine yalnız girdiğini, döviz ihtiyacını karşılayacak anlaşmalar yapmadığını vurgulama ihtiyacı duyuyor.

İsrafı vurguluyor.

Kamu İhale Yasası 180 kez değişirken bunları konuşsaydı iyiydi...

★★★

Saraylar, uçaklar, deste deste dağıtılan ihaleler, üç-beş yerden yüksek maaş alan iktidar çevresi; israf israf üstüne...

Yeşilköy’de tastamam binalar varken niye Atatürk Havalimanı’nın pistlerini bozup sıfırdan hastane inşa edilir mesela...

Müteahhit firma Rönesans İnşaat’ın, son dakikada projeyi revize ettiği ve talimat üzerine 2 pisti yıktığı iddiaları doğru mu?