Ne oluyor, ne bitiyor hepimiz bir sürü şey okuyor, TV’den izliyoruz. Eskiden okuyup üstüne konuşup hayatımıza devam ederken şimdi yaşam içinde payımıza düşeni de fazlasıyla almaya başladık. Kimimiz fikrini yüksek sesle dile getirdiği için akıl almayacak ithamlarla karşılaşıyor, kimimiz sağlığıyla sınanıyor, çoğumuz ise geçim derdiyle başa çıkmaya çalışıyoruz. Ama şu an kimse, evlatları “şehitlik mertebesine” ulaşmış 16 aile kadar perişan değil. Ateş düştüğü yeri yakıyor.

Durum kötü. Hem ülkem hem insanım adına kötü. 16 vatan evladının şehit olmaları 84 milyonun yüreğini cayır cayır yakarken AKP Genel Başkanı’nın, ana muhalefet lideri için sarfettiği sözlere bakar mısınız? Bu nasıl bir dil? Bu dili kullanarak mı bu ülkede sevgiyi kardeşliği yeniden sağlayacaksınız? Siz, iki bakanınızı Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener’i bilgilendirmek için gönderdiniz. Büyük gelişme! Ama Sayın Kılıçdaroğlu grup toplantısında beş soru sorunca “Vay sen misin o soruyu soran” deyip çok incitici bir dil kullandınız. Ne bekliyordunuz? Geçmişte, Yenikapı Mitingi’ne geldiği gibi mi gelmeliydi?

Değerli Okurlar; yazıyoruz, söylüyoruz ama o kadar. Allah insanı, nefsinden korusun. Nefs, öne geçince insan sırf kendisi için yaşarmış. Sonrası da malum.

Aşağıdaki yazıyı ben çok beğendim, umarım sizler de beğenirsiniz...

Bir gün insanlardan kaçan, yalnız yaşamaya tercih eden yaşlı bir adama sorarlar;

-Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?

Yaşlı adam  cevap verir:

- Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor.

Ve iki kartal.

İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek.

Eşeği  motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.”

-Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz! Neredeler?

-Onlar içimizde yaşayan hayvanlardır.

-İki Şahin gördükleri her şeye saldırıyorlar.

İyi-kötü, faydalı-zararlı onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim GÖZLERİM.

-İki kartal dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyorlar. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim ELLERİM.

-Tavşanlar her zaman korkarlar, kaçarlar ve saklanırlar. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil. Çünkü onlar benim AYAKLARIM.

-En zor kısmı yılanı izlemek.

Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip, disiplinli olmalıyım. Çünkü bu benim DİLİM.

Eşek herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü bu  benim VÜCUDUM.

Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir aslanı evcilleştirmek istiyorum. Gururlu,  kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor. O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim EGOM.

Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var…

Soru sorulan yaşlı adam, Lev Nikolevic TOLSTOY'dur.