Ben mülteci derim, siz sığınmacı, öbürü göçmen, adına ne derseniz deyin izlediğiniz politika bizi felakete doğru götürüyor. Zaten 7 düvelle uğraşıyoruz üstüne bir de Afgan mülteci sorunu çıktı. Hem de öyle böyle değil! Ülkelerinden çıkıp buraya gelene kadar bir sürü başka ülke varken neden Türkiye’ye geliyorlar? Zaten 10 yıldır bu sorun var, bu dönem daha da arttı. Yönetenlerden biri çıkıp da politikamız şudur budur dahi demiyor. Soruyorum? Bir göçmen politikamız var mı?

Şeffaf olun, şeffaflık istiyoruz. Siz şeffaf olmadıkça da bizler, bizden saklanan bir şeyler mi var diye düşünüyoruz. NATO toplantısında Biden’a verilmiş sözler mi var? Varsa ne karşılığında! Ülkemin yararına olan S400 ve F35 konuları çözülecek mi? İddia ediliyor ki, ABD, göçmenlere Türkiye’ye gidin diyormuş!!

Yönetenler; yıllar önce adı sanı duyulmayan emperyalist uşakların sebep olduğu bebek katillerinin ilk eylemlerinden itibaren olayın gelecekte başımıza neler açacağının öngörülememesi ve kökten temizlenememesi sonucu 40 yıldır uğraşıyoruz.

O yüzden bu mülteci sorununu çözün. Başımız çok ağrıyacak. Ankara’da genç bir evladımız şehit oldu. Daha kamuya yansımayan onlarca polisiye olaylar olduğu söyleniyor.

Gelecekte emperyal provokatörlerin de devreye girmesiyle daha büyük kargaşalar çıkacak ve ülkeyi karıştırmak isteyecekler. Şu an da kimlik bilgileri olmayan binlercesi ortalarda dolaşıyor. Bu konu artık Türkiye’nin tek başına BEKA meselesidir!!

Acı olan ise şu an da Suriye ile ilgili belirlenmiş bir stratejinin olmaması. Orada ne kadar kalacağız ve ne kadar süre oradaki yabancı güçleri besleyeceğiz?

Suriye ile yıllardır diplomatik ilişkilerimiz yok. Neden veya ne sebeple bozuştuk, bunun sebebini bilen de yok. ABD’nin oyununa geldik, girdik çıkamıyoruz.

Ülkenin dış ilişkilerinde bu kadar çok problem yaşamamızın temel nedeni Dışişleri Bakanlığı’nın kişiselleştirilmiş olmasıdır. Uluslararası ilişkiler asla ve asla kişiselleştirilemez. Ben o adamı sevmiyorum, o orada oturduğu sürece ilişkilerimiz düzelmez, diyemezsiniz. Sisi için de öyle denmişti, gelin görünki iyi ilişkiler için can atıyoruz ama onlar “koşullar var” diye nazlanıyorlar.

Ortadoğuda’ki bu gerginliklerin temeli, Esat’la olan bireysel dargınlıktır! Sırf bu yüzden Esat’la el sıkışılamadığı için bu sorun da çözülemiyor. Çözülse, göçmenlerin büyük çoğunluğu ülkesine geri dönecek. O zaman da Suriye’nin toprak bütünlüğü diyerek, ABD’nin kurmaya çalıştığı oluşumu Esat’ın güçleri oradan bir şekilde atacaktır. Bu olduğunda da tüm komşularımız, Mısır ve İsrail’le de ilişkilerimiz düzelecektir.

Sayın Cumhurbaşkanı; Size Kabil Havaalanı’nı korumamızla ilgili olarak Taliban terör örgütünün, bizi de dış güç olarak kabul edecekmiş sorusu yöneltildiğinde ,siz de gerekirse Taliban’ın başı ile görüşürüm, dediniz. Bu bir dil sürçmesi olsa gerek. Tüm uygar dünya Taliban’ı terör örgütü olarak kabul ederken Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı bir terör örgütü lideri ile nasıl görüşür? Asla böyle bir görüşme olamaz. Diyelim ki görüşüldü, Taliban da bu isteğimizi reddetti ve hayır dedi. Bu durumda atılacak adım ne olacak?

Komşularımızla ilişkilerimiz düzeldiğinde, derin bir ohh çekip koltukta arkanıza yaslanıp “neden bu durumlara geldik” diye kendi kendinize bir soru sorduğunuzda, LAİK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ’nden uzaklaştığımız için bunların başımıza geldiği gün gibi karşınıza çıkacaktır.

Özü şu; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hem sizi, hem de ülkeyi çok yordu.

SON SÖZ: SÖNDÜREMEYECEĞİN ATEŞİ YAKMAYACAKSIN. PROF. DR. SAMİ ZAN