Sedat Peker’in son iddiaları hepimizin ağzını açık tutmaya devam ediyor. Özellikle hükümetin  verdiği ihalelerdeki usulsüzlükler ile ilgili iddialar bu kadar da olmaz dedirtti. Ama gelin görün ki konunun muhataplarından hala bir açıklama yok.
Daha fenası Sayın Soylu’nun bir TV kanalında ismini açıklamadığı bir siyasinin Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar alıyor açıklamasına, Peker’in verdiği cevap “ne on bin doları seçimlerde çantalar dolusu para gönderdim” oldu! Sanıyorum bu video yayınları devam edecek ve daha vahim iddialar ortaya dökülecek.

Ortaya saçılan bu iddialarla ilgili meclis araştırılması isteği ise AKP ve MHP oyları ile reddedildi. Buna benzer olaylar TBMM’de ne zaman gündeme getirilse anında reddediliyor. Peki bu ne anlama geliyor? Neden çekiniliyor? Bu araştırmaları reddettikçe, kamuoyunda acaba daha neler gizleniyor  kuşkularını artırdığınızın farkında değil misiniz?

Bakın, AKP’nin Kurucularından zamanında TBMM  Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı yapmış olan saygın siyasetçilerden Sayın Cemil Çiçek bile defalarca uyarılarda bulundu. Yargıya ve siyasilere seslenerek üstüne basa basa “siyasi etik” dedi.

Yönetenler, acı olan ne biliyor musunuz? Ülkede bir kesim hayalini dahi kuramayacağı imkanlar içinde yaşarken, sosyal medyada bir çocuğa hayalleri sorulduğunda “evde yiyecek” olması diyor. Acaba bunlardan hiç haberiniz oluyor mu? Danışmanlarınız, size bu haberleri iletmiyor mu? Ne olur Allah rızası için biraz havuz medyasını bırakıp diğer TV kanallarını izleyin ve ülkede ne acılar  yaşandığını görün.

Geçenlerde havuz medyası kanallarında, millet ittifakının Cumhurbaşkanı kim olmalı tartışılıyordu! Allah’tan korkun da ülkedeki yoksulluk ve açlığı konuşun. Demokrasiyi, özgürlüğü dile getirin. Bu kadar mı yürekleriniz taşlaştı?

Değerli Okurlar; ülkenin içinde bulunduğu durum ve siyasetteki bu iddialar bana bir öyküyü anımsattı.

“Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı..
Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız, imparatoru görünce ona şöyle dedi;
"Değerli efendim, çok açtım,
dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak."

İmparator dudak büker;
"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve;
"Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.."

İmparator kahkaha atarak;
"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni." dedi.

Yoksul adam;
"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.
Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz."

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü sonra hırçın bir sesle;
"Ben imparator'um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim" dedi.

Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti.
"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedar başı eksin."

Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.

Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar.

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;

"Hadi bakalım, bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim" dedi.
Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.

Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi.

Sonra da gülerek;
"Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter" dedi.”

Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz?

SON SÖZ: HELALİN ADI KALDI, GÖREN YOK.
HARAM KAPIŞILDI, HALA DOYAN YOK. YUSUF HAS HACİP