Hastamızın durumu nasıl diye sordu eşi
Doktor, omuzlarını kaldırdı
“Bugün tekrar kemoterapi yapacağız” dedi
Hemşireye döndü “hastayı hazırlayın” talimatı verdi.
Kadın hastanın yanına oturdu
Sağ elini avuçlarına aldı, dudaklarına götürdü öptü…
Hasta zorlukla gözlerini araladı
Ümitsiz bir bakışla eşine baktı
Kadın gözyaşlarını saklamak için eşinin uzun uzun elini öptü
“İyi olacaksın merak etme gerekirse bütün varlığımızı harcarız” dedi
Sedye geldi hastayı aldılar
Kadın ümitsizce yatağa oturdu
Sekiz aydan beri bu hastalık hayatlarını zehir etmişti
Eşi Çetin Çelik bir maden şirketinin CEO suydu…
Kanadalı bir şirketle Kazdağları’nda altın aramak için çok çalışmıştı.
Sonunda başarılı da olmuştu.

Bütün engellemelere, halkın tepkisine rağmen kendisinin üstün gayretleri
ve de siyasi ilişkileri sonucu aramayı yapmışlar, iki yıl önce de bitirmişlerdi…
Başarılı bir çalışma olmuş epey bir para kazanmışlardı.
Ama şu illet hastalık gelip yakalarına yapışmıştı.
Kazançlarının sefasını sürememişlerdi.
Sadece ortaklık yaptıkları firma onları Kanada’ya davet etmiş, bir ay tatil yapmışlardı.
Kanada’nın yeşilliğine hayran olmuşlardı.
Sekiz ay önce halsizlik hissetmeye başladı.
Nefes alma zorlukları yaşıyordu.
Parası vardı en iyi hastanelere, en iyi doktorlara gitmesine rağmen şifa bulamamıştı.
Avuç dolusu para harcamış ama nafile…
Artık hastaneden bile çıkamaz olmuştu.

Kanser dediler, kemoterapi yaptılar yok! yok!
Bir türlü şifa bulamıyordu
İki gün sonra Çetin Çelik’i evine gönderdiler
Eşi doktorların Çetin’den ümidi kestiklerini hissetti.
Çaresiz evine döndü…
Komşuları geçmiş olsuna geliyorlardı…
Herkes akıl veriyordu…
Birisi Küba’ya gitmelerini önerdi ve bir telefon numarası verdi.
Telefon Küba’ya ait bir telefondu…
Aradılar, telefondaki kişi tahlillerini istedi
Gönderdiler… 14 gün sonra cevap geldi
Telefondaki kişi sadece Kazdağlarında yetişen 5 bitkiyi tarif edecekleri şekilde ambalajlayıp getirdikleri takdirde kesin tedavi edeceklerini söylüyordu.

Bitkilerin yöre isimleri ile Latince isimlerini yazdırdı…
Birisi Latincesi (Sideritis Trojana Ehrend) olan Sarıkız çayı, ikincisi Latincesi (Allium Kantrionum) olan Yabani sarımsak
üçüncüsü Latincesi (Equi-Trojani) olan Kazdağı köknarının taze kozalağı
Dördüncüsü Latincesi (Astrapolus Membronaccus) olan Geven otu
İle Latincesi (Sxifroga Paniculata) olan Taşkıran otuydu…
Bu bitkilerin mutlaka Kazdağları’ndan toplanmasını söylüyordu.
Yanlışlık olmasın diye resimlerini de göndermişti.
Hemen Kazdağları’na adamlar gönderdiler
Çetin Çelik, Küba’dan gelen haberle çok ümitlenmiş, morali de düzelmişti.
Sabırsızlıkla Kazdağları’na gönderdikleri adamları bekliyordu.
Sekiz gün sonra adamlar geldi
Çetin Çelik “buldunuz mu?” diye sabırsızlıkla sordu.

Üçünü bulduklarını ama ikisinin maden arama yapılan yerde yetiştiğini,
Maden arama esnasında bu bitkilerin tamamen yok edilmiş olduğunu söylediler.
‘’Artık Taşkıran otu ile Geven otunu bulmak imkansız’’ dediler.
‘’Zaten bunlar çok yıllık Yani uzun yıllarda yetişen bitkilermiş’’ dediler.
Çetin Çelik, adeta yıkıldı
Altın ararken halkın tepkisi gözlerinin önüne geldi.
Pankartları görür gibi oldu.
“Kazdağları Hayattır” diye yazıyordu.
“Ölüm istemiyoruz” diyen pankartlar vardı.
Vardı! Vardı!
Ama hiç dinlememişlerdi.
İşte kendisinin hayatı bitiyordu.
Ölüm ‘’geliyorum’’ diyordu.
Çıkardıkları tonlarca altının, hayat karşısında birer tutam Gevenotu ile Taşkıran otu kadar değeri yoktu.(alıntı)

SON SÖZ; İlk yapılan hataya kaza, ikincisine hata, üçüncüsüne ise tercih denilir. DOSTOYEVSKİ