Ülkem insanı içinde bulunduğu bu denli yoğun sorunlardan bunalmışken, NATO toplantısında İsveç ve Finladiya’nın üyeliğine Sayın Erdoğan karşı çıkıp yüreklerimizi soğutur diye çok umutlanmıştık.

Bu Kez Çok Kararlı Görünüyordu!

Zira Sayın Erdoğan toplantıya gidinceye kadar ”Ben görevde olduğum sürece, bunlar NATO’ya giremez. Boşuna yorulmasınlar. NATO’ya girmelerine evet demeyiz. Biz bunların neyine güveneceğiz? Kusura bakmasınlar” demişti.

Bu Veto kartı tarihi bir fırsattı. Çok iyi değerlendirerek, ABD ve AB’yi  birçok konuda dize getirebiliriz diye umutlanmıştık. Ancak, geçmişte yaşananların henüz mürekkebi kurumamıştı!

Amerikalı Rahip Brunson ve Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel için Sayın Erdoğan “Bu can bu bedende olduğu sürece asla cezaevinden çıkamayacaklar”demiş, ancak ikisi de tahliye olup özel uçaklarla uçmuşlardı.

Bu Veto kartı NATO’ya karşı değişik dönemler de hem biz, hem de komşu Yunanistan tarafından kullanılmıştı.

Hatırlayalım; Yunanistan’ın yeniden NATO’ya girişine ne Ecevit, ne de Demirel yıllarca evet dememişti. Yine Yunanistan, komşusu Makedonya için on  yıl onay vermemişti.

Yönetenler her zaman geçmişi eleştirisiniz beceremediler dersiniz de, biraz tarih okusanız geçmişte o günün iktidarları neler başarmış görürdünüz.

1974 Kıbrıs Çıkarması ABD’ye Rağmen Yapıldı.

25 Temmuz 1975 yılında iktidar, ABD’nin 22 üssünü kapattı.

Biden ile konuşulduğunda, Veto kartı bizim için bulunmaz bir fırsattı. Bir daha on yıllarca, elimize böyle bir fırsat geçmeyecek. Bu kartı kullanırken neler neler konuşulur ve gelecekte ülke için, baş ağrısı olabilecek çoğu sorun çözülebilirdi.

Diretebilirdik. Nasıl mı?

NATO bir tür ABD organıdır. Onun isteği dışında, hiçbir üye öneri getiremez. Burada ABD için önemli olan ne İsveç ne de Finlandiya, önemli olan Rusya’yı kuşatmaktı. Artık Rusya’yı kuşatacak, NATO üyesi olabilecek ülkede kalmamıştı.

NATO üyeleri ne derlerse desinler, raconu ABD yani şu anda Biden kesiyor. Sayın Cumhurbaşkanı Biden ile konuştuğunda,

-Suriye’nin kuzeyi, Fırat’ın doğusundaki katil sürüsü PKK artığı PYD ve YPG terör örgütüne verdiği desteği çeksin ve kendisi oradan çekilsin.

-Lozan Antlaşması gereği, Yunanistan adalardaki silahları arındırsın.

-Doğu Akdenizdeki haklarımız konusunda, Yunanistan’ı arkalamaktan vazgeçsin.

-F 35 ler konusu yeniden canlandırılmalı diyebilir ve koşul olarak öne sürebilirdi.

Konuşuldu Mu?

Bir  daha elimize geçmeyecek fırsatı kullanamadık, çok yazık oldu.

Biden Sayın Erdoğan konuşması sonucu bir çok emekli Monşer ve köşe yazarları, “Bu ikili konuşma yapılınca bu iş bitti yarın Veto kalkar” dediler. Dedikleri gibi de oldu. Ertesi gün toplantıya gider gitmez, iki saat gibi kısa bir müzakere sonunda İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine evet dedik.

Bildirgeye Türkiye’nin hayati konusu Suriye’nin kuzeyindeki katil sürüsü, Ege adaları ve Doğu Akdeniz konuları ile ilgili hiçbir konu dile getirilmedi. Madem evet denilecekti, bu denli atıp tutmanın ne anlamı vardı?.

Bundan sonra, bizim söylediklerimiz uluslararası kamuoyunda ciddiye alınır mı?.

Yandaş medya, anında övgüler yağdırıp zafer çığlıkları attınız. Bir kez olsun doğruları dile getirseniz olmaz mı?

Bu Ülke Hepimizin

Ne zamana kadar gerçekleri karartacaksınız? Gerçekleri saptırıp, bu tür yayınlarınızla Türkiye’ye ne denli zararlar verdiğinizin farkında değil misiniz?.

İlginç olanda imzalar atıldıktan sonra İsveç ve Finlandiya basınında yöneticileri için boyun eğdiler denilince, İsveç ve Finlandiya yöneticileri Türkiye’nin talep ettiği terörist iadeleri için “Bizim evet dememiz yetmez buna yargı karar verir...” dediler. Bu söylemin ne anlama geldiğini ben pek anlamadığım için değerlendirmeyi, Sayın Sözcü okurlarına bırakıyorum.

Yönetenler yıllarca Monşerler, Monşerler diye alaylı üslup kullandınız. Sizler iktidar oluncaya kadar Dışişleri Dünyanın  en saygın, en donanımlı uzmanların oluşturduğu bir bakanlıktı. İnanıyorum ki o Monşerler olsaydı, bugünkü olumsuzlukların çoğunu yaşamazdık.

Sayın Erdoğan’ın yabancı devlet adamları ile ülkenin hayati konularını konuşurken yanında dışişleri görevlileri yerine, bir milletvekilinin kızının tercümanlık etmesinin doğru olmadığı konunun uzmanları tarafından devamlı dile getiriliyor.

Uygar bir Ülkeden söz edeceksek, Ülkeyi yönetenler ve muhalefet yetkilileri yurt içi ve yurt dışında ne konuştuklarına  son derece dikkat etmeliler.

Neden mi?

Sayın Erdoğan bir konuşmasında “Bu Ülke dün dündür, bugün bugündür diyenlerden çok çekmiştir” demişti !!!

SON SÖZ; “Fırtınaya karşı koruyan ağacın gövdesi değil köküdür. Bu yüzden insan için derinleşmek, yükselmekten önce gelir” ANOOSHİRVAN MİANDJİİ