Sevgili okurlarım, hangi ülkede olursa olsun her iktidar, adamlarını devlet yönetimine yerleştirir.
Ama bu işin bir haddi hesabı olmalıdır.
Bu kural bizim gibi tam gelişmemiş ülkelerde de geçerli olmalıdır da, kim takar!
Bizdeki iktidar partisi devleti babasının çiftliği, görev verilecek kimseleri de emir kulu ırgatlar olarak görür.
Dolayısıyla devletin memuru (komutanlar, hakimler ve savcılar dahil) herkes ağzını açamaz duruma düşürülür.
Bu ele geçirme süreci devlete bire bir ait olmayan bütün kurumlarda da geçerlidir.
★★★
Size bizim meşhur Kızılay’dan örnek vereyim...
Sözüm ona kara gün dostu Kızılay!
Zor günlerde yanımızda olması gereken Kızılay!
Tarihi 100 yıldan fazla öncesine dayanan, geçmişte yaptıklarını anımsadıkça gurur duyduğumuz yardımlaşma kurumu...
Şimdi ise AKP iktidarının elinde oyuncak olmuş, particiliğe ve siyasi oyunlara alet edilmiş Kızılay.
Yolsuzluklar derseniz fazlasıyla var. Depremzedelere çadır bile satıyor!
Eğer yoksa Genel Müdür Kerem Kınık görevden niçin alındı?
Hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? (Hayır yapılmadı.)
★★★
Kızılay, AKP iktidarının nasıl şubesi olduysa, Diyanet de öyle...
Diyanet, Türkiye’de parası en çok, olanakları en bol olan kuruluş.
Yüz binlerce kişiden fazla kadrolarının büyük çoğunluğu iktidarın adamlarından oluşuyor.
Başında Ali Erbaş isimli bir şahıs var ki, AKP’nin ve günümüz iktidarının en ‘güvenilir’ biri.
Parti siyasetinin tam da göbeğinde... Geçmişe, Osmanlı döneminde Allah’la kul arasına girmeye kalkışan eski halifelere özeniyor...
Ve elinde halifelerin kılıcıyla birlikte Ayasofya’nın minberine çıkıp millete o kılıkta nutuk atıyor.
AKP iktidarı memleketteki bütün kurumlara el attı, her birini ayrı ayrı devşirip kucağa oturtmayı başardı.
★★★
Şimdi gelelim el attıkları son kurumlara, üniversitelere...
Türkiye’de irili ufaklı tam 208 üniversite var.
Devlet üniversiteleri, vakıf üniversiteleri ve özeller...
Bazıları gecekondu eğitim kurumları.
Bilim dünyasında hiçbir ağırlığı olmayan kuruluşlar.
İktidar kadrolarına bol kepçe profesör unvanı dağıtan ve onlara en üst düzeyde unvanlar ihsan eden ticari kuruluşlar ama isimleri ‘üniversite’.
★★★
Bu üniversitelerin her birinin yönetici kadroları ve özellikle de en tepedeki rektörleri var.
Yeni sistem uyarınca çoğunun atamasını Recep Tayyip yapıyor. Aldığı atama kararları Resmi Gazete’de onun imzasıyla yayınlanıyor.
Ayrıca yüksek öğrenimi yöneten ve bu konuda en keskin kararları veren YÖK var.
YÖK üyelerini de cumhurbaşkanı tek başına seçiyor.
★★★
Karşımıza üniversitelerle ilgili olarak çıkan tablo aynen şöyle:
-Rektörleri ve dolayısıyla üniversitelerin üst düzey kadrolarını seçen cumhurbaşkanı.
-YÖK üyelerini seçen de kendisi.
Dolayısıyla memleketteki üniversite eğitimi sadece ve sadece bir tek kişinin tercihlerine bırakılmış.
Adına üniversite özerkliği, üniversitelerin bilimsel özerkliği denilen kavramları artık hiç aramayın!
O kavramlar çiğnendi, yok edildi ve çöp kutularına atılalı çok oldu.
Bu süreçte (Boğaziçi Üniversitesinde olduğu gibi) beklenmeyen bazı gelişmeler yaşandığı takdirde görünmez ve görünür eller hemen devreye giriyor, rektör derhal görevden alınıp yenisi atanıyor.
★★★
Recep Bey gerek YÖK ve gerekse rektörler konusunda iki gün önce yeni atamalar yaptı.
Her zaman olduğu gibi YÖK’e kendi adamlarından beş yeni üye atadı.
Sırada boş olan rektörlük atamaları vardı.
20 adet yeni rektör seçti.
Tamamı AKP’li!
Seçimde AKP’den aday adayı olmuş şahıslar.
Partililer ve eski milletvekilleri.
Cemaatlerin ve tarikatların adamları.
★★★
Kızılay tamam!..
Diyanet ve bütün kamu kurumları zaten çoktan beri tamam...
Şimdi eksik kalan YÖK üyeleri ve rektörler idi.
208 üniversiteden birkaçı dışında üniversiteler zaten iktidarın elindeydi.
Şimdi son kaleleri de ellerine geçiriyorlar.
Özellikle üniversiteler çok önemli.
Yandaşların kullanılacağı yeni karargâh üniversiteler!
Parası bol, verimli bir maden.
Kazmayı vurdukça altın çıkıyor!
Güle güle kullansınlar, hayrını görsünler!