Erdoğan’ın, “İsraf ekonomisini bir yana koyalım” demesi...
Türk çiftçisinin ürettiği 5 kilo buğdayla 1 litre mozot bile alamaması...
KDV’den elde edilen gelirin yüzde 69, ÖTV’den elde edilen gelirin ise yüzde 96.6 artmasına rağmen bütçedeki 6 aylık açığın 483 milyar liraya ulaşması...
Karşılıksız çek sayısının Temmuz’da bir önceki aya göre yüzde 116 artması...
İcra dosya sayısının 9 milyona ulaşması...
Altı ayda 41 binden fazla işletmenin kapanması...
Devlet Bahçeli’nin Birleşmiş Milletler’e kızıp Zeki Müren’in Ağlama Sevdam şarkısı eşliğinde ayağına çizme giyerek dünyaya gözdağı vermesi...
Son seçimin ardından Meclis’e giremeyen 314 milletvekiline ‘nisan-mayıs-haziran’ ayları için toplam 70 milyon lira ödenmesi, sadece dört eski vekilin “Hak etmediğimiz kısmı alamayız” diyerek 149’ar bin lirayı TBMM muhasebesine iade etmesi, geri kalan 310 vekilden tık çıkmaması...
36 milyar liralık bütçesi ile milletin vergilerinden beş altı bakanlığa bedel pay kapan, buna rağmen 2023’ün ilk 6 ayında para suyunu çektiği için 14 milyar lira daha alan Diyanet İşleri’nin başı Ali Erbaş’ın Ünye ilçe müftülüğünün yeni binasının açılışında, “Üniversitelerimizde 9 milyon gencimiz eğitim alıyor. Onları islam ahlakı ile donatmazsak eksik kalır” demesi...
Dolgun maaş ödediğimiz imamlardan birinin “Çocuğun kolu, göğsü, her tarafı açık. Ondan sonra fedofili diyorlar” demesi. Bunu diyen densize bize ahlak öğretecek Diyanet’in bir kilo kıyma parası ceza kesmesi...
***
Memlekette bu türden haber o kadar çok ki üç beş örnek bile beynimizi tokatlayıp uyku kaçırmaya, ‘sosyal jetlag’ halinde etrafta dolaşmamıza yetiyor!
Jetlagı biliyorduk sosyal jetlag da neyin nesi derseniz, anlatayım...
Günlük yaşamda sonu gelmeyen koşuşturmaca içindeyiz fakat gün 24 saat. Bu sınırlı sürede bir güneşin, bir de vücudumuzun saati var. İki doğal saatin yanında da insan eliyle yaratılan işe, okula, eve, yemeğe, zamlara, aklımızı başımızdan alan haberlere, gelecek planlarımıza yetişmeye çalıştığımız sosyal saat var!
En güzeli bir soru ile anlatayım... Mesela siz sayın okur, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak herhangi bir gün güneşin saatine, vücudunuzun saatine ve sosyal saate yetişip dengeyi kurabiliyor musunuz?
Yanıtınız hayır ise, siz de hepimiz gibi sosyal jetlag halindesiniz!
Alman Kronobiyoloji profesörü Till Roenneberg, yaptığı çalışmaların ardından biyolojik saatimiz ve sosyal saatimiz arasında oluşan uyumsuzluğa sosyal jetlag adını vermiş. Normal jetlag gibi, vücudumuzun zaman dilimi ile sosyal yükümlülüklerimizin dayattığı zaman dilimi arasındaki kayma yani!
Roenneberg’e göre bizler, biyolojik saatimizi bir kenara bırakıp sosyal saatlerimize yetişmek için çırpınıyoruz. İçinde bulunduğumuz koşulların, dayatmaların hızına ayak uydurmaya çabalarken kendimizi kaybediyoruz.
Sonuç? Uykusuz, yorgun, beyni allak bullak, aklını kurcalayan ‘yarın başıma ne gelecek acaba’ soruları, jetlag jetlag dolaşan genci yaşlısı milyonlarca insan!
Dünya nüfusunun üçte ikisi haftada en az bir saat sosyal jetlag yaşıyormuş...
Dünyada bir saat ama Türkiye’ye özel bir araştırma yapılsa, bizdeki durumun geçici değil kalıcı olduğu görülür!
Nereden mi biliyorum?
Bir araştırmadan... Çeşitli nedenler yüzünden uyku düzeni bozulan üniversite öğrencilerinin başarı düzeyleri, uyku düzenleri olanlara göre çok geride çıkmış. Sosyal jetlag durumunun iş ve eğitim performansını da doğrudan etkilediği sonucuna varılmış.
Sınavlarda sıfır çekenlerin sayılarına, üniversitelerimizin dünyadaki başarı sıralamasına bak, görülüyor bizdeki kalıcı sosyal jetlag!
Algılarımızın yanında hücre yenilenmesi, hormon salgılama, bağışıklık aktiviteleri, vücut ısımızı bile kontrol ediyor sosyal jetlag.
Tehlike büyük...
Bir kişinin her hafta deneyimlediği sosyal jetlag halinin her saati için, kardiyovasküler hastalığa yakalanma olasılığı yüzde 11’lik bir artışa neden oluyor.
Bitmiyor üstelik kötü ruh haline neden olup, alkol ve sigara tüketimi ile baş edememe durumu da yaratıyor!
Rastlantı bu ya, Türkiye’de içki ve sigara zamlarından sonra anket yapıldı, ‘zamlar tiryakiliği etkiledi mi’ diye soruldu. Her dört kişiden üçü ‘bırakamıyorum, aynen devam’ dedi.
E bakıyorsun memlekete, çoluk çocuk herkes uykusunu alamamış gibi, yorgun, üzgün, sinirleri bozuk, algılama ve kavramada bir ağırlık, bıkkınlık, parmağını kıpırdatacak mecali bulamama halinde...
Sosyal jetlag durumundan kurtuluş var mı peki?
Var... Toplumu oluşturan bireylerin başkalarının iyi saatte olsun zamanlarına değil akıl saatlerine bakıp, gün ışığı ile aydınlanması!