Arkeologlar, bu çalışmada 3000 ile 500 yılları arasına tarihlenen yerleşimleri inceledi. Tespit edilen üç mezarlıktan biri, yaklaşık 4 bin yıl öncesine, yani M.Ö. 2000 yılına tarihlenen taşla çevrili bir mezar içeriyor. Bu mezarın radyokarbonla tarihlendirilmiş olması, Kuzeybatı Afrika’da bu tür mezarlar için elde edilen ilk doğrudan tarihsel kanıt olarak kayıtlara geçti.
Bu mezarlar arasında “kist mezar” adı verilen yapılar da yer alıyor. Kaya içine oyulmuş bu mezarlar, kimi zaman üzerleri taş levhalarla örtülerek işaretlenmiş. Araştırmacılar, bu tür mezarların inşasının oldukça zahmetli olduğunu ve yüksek bir emek gerektirdiğini belirtiyor.
Araştırma ekibinin lideri ve Barselona Üniversitesi’nde tarih ve arkeoloji doktorası yapan Hamza Benattia, “Bu keşifler, Tanca Yarımadası’ndaki ritüel peyzajın daha önce varsayılandan çok daha yaygın ve karmaşık olduğunu gösteriyor” dedi.
Bölgedeki kaya sığınaklarında ise yaklaşık bir düzine farklı kaya sanatı örneği bulundu. Bu çizimler arasında kareler, noktalar, dalgalı çizgiler ve insan benzeri figürler yer alıyor. Bazı figürler, tanrıları veya ritüel karakterleri temsil ediyor olabilir.
Araştırmacılar ayrıca “kupa izleri” olarak adlandırılan, dairesel oyukların duvarlara kazındığını belirtti. Bunların bazıları dairesel düzenlemeler veya paralel çizgiler oluşturacak şekilde yerleştirilmiş. Özellikle üst üste yerleştirilmiş sekiz üçgenden oluşan figürler dikkat çekici bulundu. Bu semboller, bölgedeki kadın temsilleriyle ilişkilendiriliyor ve İber Yarımadası'nda da benzer örneklerine rastlanmıştı.
Tüm bunlara ek olarak, mezarlık ve kaya sanatı alanlarında dikili taş kalıntılarına da ulaşıldı. Kimileri 2,5 metreyi aşan bu taşlar, çoğunlukla göğe dik olarak yerleştirilmiş. Benattia, bu taşların tarihöncesi dönemde sınır belirleyici işaretler olarak kullanıldığını ve aynı zamanda toplulukların ritüel buluşma noktaları olduğunu belirtiyor.