Bu araştırma, kadınların yaşamlarının ilerleyen yıllarında en çok pişmanlık duydukları konulardan birinin, başkalarının beklentilerini kendi değerlerinin önünde tutmak olduğunu ortaya koydu.
Bu pişmanlık, gerçek benlik ile sosyal normlar arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanmakta ve kadınların yaşlandıklarında duygusal iyilik halleri üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor. Proje, özgünlüklerini bir kenara bırakıp başkalarının isteklerini yerine getiren kişilerde derin bir memnuniyetsizlik duygusunun ortaya çıktığını gözler önüne seriyor.
Kadınlar, kendilerini dışsal faktörlere göre şekillendirmek yerine, kendi hayallerini ve hedeflerini takip etselerdi daha tatmin edici bir yaşam süreceklerini dile getirmiş. Robert Waldinger, bu davranış modelinin kişisel gelişim ve duygusal dengeyi etkileyen otantik kimlik ile sosyal normlar arasındaki içsel çatışmayı vurguladığının altını çizdi.
Başkalarının beklentilerine göre hareket etmek, kendi yolumuzdan sapmamıza ve özümüzden fedakarlık yapmamıza neden olabilir. Bu tür bir yaşam tarzı, sürekli duygusal rahatsızlık yaratabilir çünkü başkalarını memnun etmek için harcadığımız her an, kendi hayallerimize ve özlemlerimize ayıracağımız zamanın azalmasına yol açar. Özgünlüğü seçen insanlar, gerçek özlerine değer veren ve saygı gösteren kişileri kendilerine çeker, bu da güçlü ve anlamlı ilişkiler kurmalarını sağlar. Ancak, kendimizi yanlış bir şekilde sunduğumuzda veya başkalarını memnun etmeye çalıştığımızda, yüzeysel ilişkiler kurma olasılığımız artar. Kendimize dürüst olmak, bizi olduğu gibi kabul eden insanlarla çevrelenmemize olanak tanır.
Harvard Üniversitesi'nin çalışması, kişisel değerlere sadık kalmanın ve yaşamın her aşamasında bütünsel sağlık ve esenliği güçlendirmek için doğru uygulamaları benimsemenin önemini vurgulamaktadır.