CAVİT ÇAĞLAR’IN HAYATINI ANLATTIĞI KİTAPTA BU ANISI DİKKAT ÇEKTİ...

Bir dönem işyerlerinde 25 bin kişiyi çalıştıran, Süleyman Demirel’in vefatına kadar en yakınındaki isimlerden birisi olan Cavit Çağlar’ın hayatını ünlü yazar Hulûsi Turgut  “Cavit Çağlar - Fırtınalı Bir Yaşamöyküsü” kitabında topladı. Türkiye’nin bir dönemine ışık tutan kitapta birbirinden ilginç ve duyulmamış konular da yer aldı.

1950 yılında Türk-Yunan sınırındaki Meriç Nehri’nden geçip Anavatan’a sığınan Molla Ailesi, Manisa’nın Akhisar ilçesine yerleşti. Baba Mustafa Molla, bir sandığın gizli bölmesinde Gümülcine’den getirdiği altınlarıyla bir un değirmeni satın aldı. Cavit, ilkokul öğrencisiyken Akhisar Garı’nda simit sattı, eczacı ve benzincide çıraklık yaptı. 

8 yıldan beri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bekleyen aile feryadını Başbakan Adnan Menderes’e yazdığı mektupla duyurdu. Menderes, onların vatandaşlığa kabulü için İçişleri Bakanlığı’na talimat verdi ve vatandaşlık kısa sürede gerçekleşti. Ortaokul öğrencisi Cavit, Gümülcine’den beri taşıdıkları soyadını hiç beğenmiyordu. Akhisar Lisesi’ndeki “Şiir Günü”ne gelen ünlü bir şairin soyadı çok hoşuna gitti. Anne ve babasına söyledi, onlar da benimsedi.

ABD’DE CEZAEVİ GÜNLERİ

Çağlar, tekstilde Türkiye’nin en büyüklerinden birisi olmuştu. Bursa’da televizyonu ve gazetesi vardı. Süleyman Demirel’in siyasi yasaklı olduğu dönemde yanından hiç ayrılmadı. Milletvekili seçildi, Devlet Bakan oldu. Ancak bir gün ABD’de tutuklanıp ellerinin kelepçeleneceği hiç aklından geçmemişti. Gece saat yarım civarı telefonum çaldı. Arayan ünlü bir emniyet yetkilisiydi. “Cavit Çağlar ABD’de gözaltına alındı” dedi. O dönem çalıştığım Star gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Çekirge’ye durumu bildirdim. Çağlar’ın gözaltına alındığı haberini Türkiye yazdığım haberle öğrenmişti. Cavit Çağlar, 17 Nisan 2001’de, New York’un J. F. Kennedy Havaalanı’nda İstanbul’dan gelen eşi Nursel Çağlar’ı karşılarken, FBI ajanları tarafından gözaltına alındı. Elleri kelepçelendi. Çağlar kelepçelendiği anlaşılmasın diye paltosunu omzuna attırdı. Nursel Çağlar ise ağlamaya başladı. Bu sahneleri Cavit Çağlar, Hulûsi Turgut’a şöyle anlattı:

“Eşimi karşılayacaktım. Arkadaşım Semih Baruh’la havaalanına gittik. Uçak gelmeden önce, terminal binasının ön tarafında, üzerinde telsiz cihazları bulunan bir minibüs dikkatimi çekmişti. Bu arada Nursel hanım uçaktan inip gümrükten çıktıktan sonra şirket görevlilerimizden mühendis bir bayanla birlikte bize doğru geldi. Onlarla Semih’in arabasına giderken yanımıza birkaç kişi yaklaşarak kimliklerini gösterdiler. Gelenler FBI elemanıymış. Hemen kelepçe taktılar. Bir arabaya bindirdiler, herhalde meçhule doğru götüreceklerdi. Yanımda Semih vardı. Nursel hanımı getirdiler. O ortamda vedalaştık. Gittiğimiz yer ünlü Metropolitan Hapishanesi’ymiş. Binada aynı zamanda adliye de varmış.”

TERÖRİSTLE AYNI HÜCREDE

“Sorguladılar. Sonra beni bir hücreye koydular. Buradaki yaşamımı bir ot yatağın üzerinde sürdürecekmişim. Üzerimi örtmem için de pis bir battaniye verdiler. Tuvalet açık alanda, koğuşun bir kenarındaydı. Yani tuvalet ihtiyacınızı da koğuştakilerin gözü önünde gideriyordunuz. Yemeği kapının altından veriyorlardı. O sırada hücrede Jamaikalı bir çocuk vardı. Çok acıkmıştım. O çocuk biraz ekmek saklamış, onu bana verdi. Jamaikalı çocuğu hiç unutmadım. Adeta cehenneme gelmiş gibiydim. Çıldırma noktasındaydım. Sabahı zor ettim. Hakim huzuruna çıkarıldım. ‘Ben ülkemde uzun yıllar milletvekilliği ve bakanlık yaptım. Suç unsuru oluşturan bir eylemim olmadı’ dedim. Avukatımın 5 milyon dolar kefalet ödeme teklifini de elektronik kelepçe takılıp tahliyemi de kabul etmediler.”

Cavit Çağlar, 2001’de New York’ta gözaltına alınırken takılan kelepçenin üzerine paltosunu atmıştı.

ZİNCİRLE BAĞLIYORLARDI

“Benim hücremde Kenya’nın başkenti Nairobi ile Tanzanya’nın eski başkenti Darüsselam’daki Amerikan Büyükelçiliklerine bombalı saldırı düzenleyen El-Kaide militanları da kalıyordu. Kaderin cilvesine bakar mısınız! Terör örgütü El-Kaide’nin militanlarıyla aynı hapishanede kalmak... Avukatlarla görüşme hazırlığı tam bir işkenceydi. Koğuşa bir görevli geliyor, yüzümü duvara döndürüyor, arkadan da zincirle ayaklarımı bağlıyor. Daha sonra kollarıma da aynı işlemi yapıyor, koridora çıkarıyordu. Beni adeta maymun gibi oynattılar. 10 gün sonra tekrar hakim huzuruna çıktım. Hakimin (itirafçılık) önerisini reddedip, ülkeme dönmek istediğimi söyledim.”

DEMİREL ZİYARET ETTİ

Çağlar, iadesinden sonra Türkiye’ye getirilmek üzere uçağa bindirildiğinde kelepçeliydi. THY’nin kaptan pilotu Vural Kınacıoğlu, İnterpol görevlilerine “Cavit Bey’in kelepçesini çözmezseniz bu uçak kalkmaz!” dedi. Bunun üzerine kelepçe çözüldü. Çağlar, bir dönem Mehmet Ali Ağca’nın kaldığı odaya konuldu. Oda arkadaşları ünlü medya patronu Dinç Bilgin ve tanınan reklamcı Nail Keçili’ydi. 9,5 ay sonra tahliye edildi. On binlerce kişinin sevgi gösterileri arasında 30 kilometrelik Gemlik-Bursa yolunu beş saatte aşabildi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, o dönem Çağlar’a Bursa’daki konutunda “Geçmiş olsun” ziyaretinde bulunmuştu.

RUSYA İLE ARAMIZ NASIL DÜZELDİ?

Türkiye, 2015’te sınırımızı ihlal eden bir Rus uçağını düşürmüştü. Bu olay iki ülke arasında önemli sorun oldu. Rusya ile aramızın düzelmesi gerekiyordu. Cavit Çağlar, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı dinledikten sonra “Paşam, üzülmeyin, bu işi hallederiz” dedi. Ertesi gün Huber Köşkü’nde Cumhurbaşkanıyla da görüştü. Erdoğan, “Tazminat ve özürde ben yokum” dedi. Cavit Çağlar iki ülke arasında yaşanan krizi de çözmüştü.