Çoğu zaman, bir partnerle yaşadığımız ilk zorluklar ve tartışmalar, ilişkilere geri dönüşü olmayan bir sonun başlangıcı olarak görülür. Ancak, bu tür zorluklar aslında ilişkinin güçlenmesine ve daha sağlam temeller üzerine inşa edilmesine de olanak tanır.
Her ilişkide, hatta başlangıçta en tutkulu olanlarında bile, bir noktada öyle bir an gelir ki, hayalinizdeki kişi artık eskisi kadar çekici ve zeki görünmez. Onunla yakınlık, artık o eski tutkulu duyguyu taşımaz ve dürüst olmak gerekirse, zamanla siz de ona olan ilginizde bir azalma hissedersiniz. Bu aşamada, ilişkilerde sendikalar çoğu zaman dağılmaya başlar; bazı çiftlerde bu, çok daha erken yaşanırken, diğerlerinde on yıl birlikte yaşadıktan sonra bile meydana gelebilir. Zorlu bir boşanma sürecinin ardından, tekrar "o kişiyi" bulmaya çalışırız. Fakat, onu bulduğumuzda, mutluluktan hayal kırıklığına kadar uzanan kısır döngü yeniden kendini tekrar etmeye başlar. Peki, bunun sebebi nedir? Aile psikoloğu ve danışmanı Jed Diamond, bu konuda şu görüşü paylaşıyor:
Geri dönüşü olmayan nokta olarak algıladığımız şey, aslında ilişkimizin başka bir aşamasıdır. Hatta bazı durumlarda, gerçek, uzun ve kalıcı bir aşkın başlangıcı olabilir.
Eğer bu durumu zamanında fark etmeyi öğrenemez ve duygularımızı kontrol altına alamazsak, aynı hataları tekrar tekrar yapma riskiyle karşı karşıya kalırız.
Uzmanlara göre, her aşk ilişkisi genellikle beş temel aşamadan geçer. Bu aşamalardan üçüncüsü en zorlu olanıdır, ancak eğer bu zorluğu aşmayı başarabilirseniz, ilişkinin sonunda birlikte olma şansınız oldukça yüksek olacaktır.
Birinci aşama: Aşık olmak
Biyolojik açıdan bakıldığında, aşık olmak, insan ırkını devam ettirebilecek iki kişiyi bir araya getiren evrimsel bir mekanizmadır. Ancak birine aşık olduğumuzda, doğanın bu hilelerini pek düşünmeyiz; çünkü dopamin, oksitosin, serotonin, testosteron ve östrojen gibi hormonlar etkisi altındayız. Kalbimiz hızla atarken ve nefesimiz kesilirken midemizdeki kelebekler de bu hormonların yarattığı patlayıcı kokteylin sonucudur.
Gerçekleşmemiş hayallerimizi ve umutlarımızı bilinçsizce yeni sevgilimize yansıtmaya başladığımızda, yalnızlık hissi daha da derinleşir. Onunla parlak bir gelecek hayal etmeye başlarız: tüm dileklerimizin nasıl gerçekleşeceği, çocuklukta alamadığımız şeyleri nasıl elde edeceğimiz ve geçmiş ilişkilerde yaşadığımız hayal kırıklıklarıyla bir daha yüzleşmeyeceğimiz gibi. Ne kadar alaycı görünse de, hormonlar mantıklı düşünmemize engel olur; ancak bu duygulardan utanmamalıyız. Sonuçta, aşık olmanın heyecan verici duygularından biri olduğu boşuna değildir.
İkinci aşama: Bir çiftin oluşması
Bu aşamada, aşıkların duyguları giderek derinleşir ve ortak hedefler belirlerler. Sonunda güçlü bir çift haline gelirler, çoğu zaman evlilikle bu bağları pekiştirirler. Birlikte çocuk sahibi olurlar, araba ve ev alırlar, geleceğe dair planlar yaparlar ve dünyaya "tek aile" olduklarını gösterirler.
Bu dönem, birlikte olmanın neşe ve tatminle dolu olduğu bir zaman dilimidir. Hormonlar önceki yoğunlukta olmasa da, aralarındaki bağlılık daha derindir. Samimiyet, daha sakin ve nadiren yaşansa da, daha anlamlı ve tatmin edicidir. Güven, düzenlilik ve titizlik duygusu ortaya çıkar. Birçok çift, geçmişteki duygusal yoğunluktan biraz sıkılmış olsa da, ilişkiyi bu aşamada çok sever çünkü aşklarının istikrarlı olduğunu ve hiçbir şeyin bunu değiştiremeyeceğini hissederler.
Ancak, bu duygular bir hatanın başlangıcı olabilir.
Üçüncü aşama: Hayal kırıklığı
Elbette kimse ilişkilerin kolay olduğunu söylemedi, ancak bu tür zorluklarla karşılaşmaya hazır değildiniz. Birdenbire, çiftinizde öfke ve fiziksel reddetme gibi duyguların ortaya çıktığını fark ediyorsunuz. Bir anda mükemmel aşkınızın kaybolduğunu ve uzun süredir devam eden ilişkinin bir anda değiştiğini hissediyorsunuz. Belki de hiç aşk yoktu?
Hayal kırıklığı, çoğu evliliğin sona erdiği aşamadır. Çiftler arasında durum farklılıklar gösterebilir: Bir çift ilk büyük tartışmada ayrılmayı tercih ederken, diğerleri yıllarca tatminsizlik ve gizli nefretle yaşar. Bu dönemde, işe geç kalmalar, her küçük şeyden tartışmalar ve bir psikoloğa göre daha sık hastalanma gibi durumlar ortaya çıkar. Aile içinde zorlu bir dönem, bağışıklık sistemini zayıflatabilir, ilgi kaybına yol açabilir ve erkeklerde ereksiyon sorunları yaşanabilir. Bu tür sorunlar, ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam etmesini zorlaştırır ve bazı insanlar bu çaresizlikle birlikte ilişkilerinden geri çekilmenin yollarını aramaya başlar.
Ne oluyor? Birçok çift bu aşamada ayrılmayı tercih eder, çünkü mutsuz olmanın anormal ve mantıksız olduğu düşünülür. Ancak bu doğru değildir. Herhangi bir organize sistemde olduğu gibi, evliliklerde de aksaklıklar yaşanabilir. Bu durumda, en önemli şey, sorunu çözmeye çalışmak ve ilişkinin kendi haline bırakılmamasıdır. İki boşanma deneyimi yaşamış Dr. Diamond, üçüncü kez evliliklerinde her ikisi de boşanmak yerine ilişkiyi onarmaya karar verdiklerinde neyin önemli olduğunu fark etti.
İlişkinin üçüncü aşaması, zorluklarla başa çıktıkça ilişkinin dayanıklılığını artıran bir süreçtir. Aşıklar artık birbirlerini "ideal" bir şekilde görmemeye başlar; karşınızda hormonların ve önceki aşamaların yarattığı yanılsamalardan uzak, gerçek bir insan belirir. Ancak bu, aynı zamanda gerçek aşkı inşa etmeye başladığınız andır, çünkü ancak bu aşamadan sonra birbirinizi gerçekten olduğunuz gibi kabul etmeye başlarsınız.
Dördüncü aşama: Gerçek, güçlü aşk
Üçüncü aşamaya eşlik eden tüm fırtınalar dindikten sonra, derin bir yansıma süreci başlar. Bu dönemde, geçmişteki olayları ve ilişkinizdeki bozukluğun nedenlerini dikkatlice analiz etmeye başlarsınız. Birbirinizi daha iyi tanımaya başlarsınız, çünkü çoğu zaman karşılıklı sorunlarınızın kökeni çocukluğunuza dayanır.
İlişkinin dördüncü aşamasında insanlar birbirlerine daha derin bir bağla bağlıdır, ancak bu bağ artık sadece romantizmle sınırlı değildir. Yapılan pek çok araştırma, çocuklukta yaşanan travmaların (ebeveyn boşanması, aile içi şiddet, ihanetler) bir kişinin yetişkinlikteki davranışlarını doğrudan etkileyebileceğini gösteriyor. Bu aşamada belki de ilk kez, bencillik ikinci planda kalır. Sevginiz o kadar derinleşir ki, birbirinizin yaralarını birlikte iyileştirmeye başlarsınız. Bu yalnızca ilişkinizi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda olası bir çatışmayı kolayca çözebilmenize olanak tanır, çünkü birbirinizi neyin tetiklediğini ve bundan nasıl kaçınacağınızı çok iyi bilirsiniz.
Beşinci Aşama: Dünyayı Değiştirebilecek Aşk
Dr. Diamond’a göre, aşkın bu aşaması, aşkın Mutlak'ıdır. Ancak, herkes bu aşamaya ulaşamayabilir çünkü kriz yaşayan pek çok çift, hayatlarının geri kalanında ilişkinin dördüncü aşamasında kalmayı tercih eder. Bu durum kendi açısından kötü değildir, ancak eğer sevginiz dünyayı değiştirebilecek kadar güçlü ise, ilham vermekten başka bir şey yapamazsınız.
Bu aşamanın mantığı şu şekildedir: İkiniz de mutluluğa giden yolda birçok sorunu ve engeli aştınız ve pes etmediniz. O zaman neden olumlu deneyiminizi başkalarının yararına kullanmıyorsunuz? Bu olgun bilgelik, kişinin çocuklarına, başkalarına ve hayır kurumlarına duyduğu sevgiyle kendini göstermeye başlar. Sevginiz zaten o kadar olgunlaşmıştır ki, onu beslemenize gerek yoktur ve bu yüzden mantıksal olarak başka iyi işler yapmak için yollar ararsınız. Bu aşama, ilişkinizin geçmiş on yıllarının bir özetidir ve aşkınızın dünyayı değiştirebilecek kadar şiirsel bir hale dönüştüğü bir dönemi işaret eder. Bu sırada, bazı çiftler ortak yaratıcılığa yönelir: birlikte kitap yazar, sosyal projeler oluştururlar ve benzeri faaliyetlerde bulunurlar.