Almanya merkezli enerji şirketi MVV Energie, Mannheim kentinde bugüne kadar inşa edilen en güçlü ısı pompası sistemlerinden birini kurmaya hazırlanıyor. Proje kapsamında Ren Nehri’nden alınacak su, dev borular aracılığıyla sisteme taşınacak ve içindeki ısı alınarak yeniden nehre verilecek. Saniyede yaklaşık 10 bin litre suyun kullanılacağı sistem, çevresel etkiyi en aza indirecek şekilde tasarlandı.

Ekim ayında duyurulan projede, her biri 82,5 megavat gücünde iki ayrı modül yer alacak. Toplam 162 megavat kapasiteye ulaşacak tesis, bölgesel ısıtma ağı üzerinden yaklaşık 40 bin haneye enerji sağlayacak. Projenin, kömür santralinden temiz enerjiye geçiş sürecindeki bir tesis alanında kurulması planlanıyor.

DEV BOYUTLAR, TAŞIMA SINIRLARI

Isı pompalarının tasarımında yalnızca teknik kapasite değil, Mannheim sokaklarından ve Ren Nehri’nden taşınabilirlik de belirleyici oldu. Modüllerin boyutları, mevcut altyapının izin verdiği sınırlar dikkate alınarak belirlendi. Benzer ölçekte projeler geliştiren Alman sanayi şirketleri arasında ise rekabet giderek artıyor.

ISI POMPALARI NASIL ÇALIŞIYOR?

Isı pompaları; hava, toprak ya da su gibi düşük sıcaklıktaki kaynaklardan ısı çekerek bu enerjiyi daha yüksek sıcaklıklara taşıyor. Sistem içindeki soğutucu akışkan, küçük sıcaklık farklarında bile buharlaşarak sıkıştırılıyor ve elde edilen ısı binalara aktarılıyor. Aynı prensip ev tipi ısı pompalarında da geçerli olsa da, şehir ölçeğindeki sistemlerde çok daha büyük makineler ve kilometrelerce boru hattı kullanılıyor.

KÖMÜRDEN ÇIKIŞ VE ALTYAPI AVANTAJI

Mannheim’daki projenin hayata geçirilmesinde kömürden çıkış baskısı önemli rol oynadı. Santral alanının nehir kıyısında bulunması, güçlü elektrik şebekesi bağlantısına sahip olması ve mevcut bölgesel ısıtma ağıyla entegre edilebilmesi projeyi avantajlı hale getirdi. Ayrıca petrol ve gaz sektöründe kullanılan büyük kompresör teknolojilerinin, temiz enerjiye uyarlanması da süreci hızlandırdı.

MALİYET YÜKSEK, ÖLÇEK BÜYÜYOR

Mannheim’daki yatırımın toplam maliyetinin yaklaşık 200 milyon avro olduğu belirtiliyor. Sadece ekipman maliyetinin megavat başına yaklaşık 500 bin avroyu bulduğu ifade ediliyor. Danimarka’nın Aalborg kentinde yürütülen bir başka proje ise 176 megavat kapasiteyle Mannheim’ı geride bırakıyor. 2027’de devreye girmesi planlanan tesisin, kentin toplam ısı ihtiyacının yaklaşık üçte birini karşılaması hedefleniyor.

Bu projelerde, yüz binlerce metreküp sıcak su depolayabilen dev tanklar da kritik rol üstleniyor. Elektrik fiyatlarının yükseldiği dönemlerde sistemler durdurulabiliyor, depolanan sıcak suyla ısıtma sürdürülebiliyor.

HELİNSKİ’DE HAVADAN ISI MODELİ

Finlandiya’nın başkenti Helsinki ise farklı bir yol izliyor. Deniz suyunun yeterince sıcak olmaması nedeniyle kentte, havadan ısı elde eden dev sistemler tercih ediliyor. Kent genelinde 1.400 kilometrelik bölgesel ısıtma ağı, ısı pompaları, biyokütle tesisleri ve elektrikli kazanlarla yeniden yapılandırılıyor. Binaların yaklaşık yüzde 90’ı bu ağa bağlı durumda.

İNGİLTERE GERİDE AMA POTANSİYEL YÜKSEK

İngiltere’de henüz bu ölçekte projeler bulunmasa da, yeni bölgesel ısıtma ağları gündemde. Uzmanlara göre özellikle terk edilmiş madenlerdeki sabit sıcaklıktaki sular, büyük ölçekli ısı pompaları için önemli bir potansiyel sunuyor.

Uzmanlar, dev ısı pompaları ve bölgesel ısıtma ağlarının Avrupa’nın fosil yakıtlardan çıkışında kilit rol oynayacağını belirtiyor. Kıtada hayata geçirilen bu projelerin, önümüzdeki yıllarda küresel ölçekte yaygınlaşabilecek bir enerji modelinin öncüsü olabileceği değerlendiriliyor.