MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi. 

Bahçeli'nin konuşmasından satır başları: 

Gülün dikeni var diye üzülmek yerine dikenin gülü var diye sevinmeyi tercih edeceğiz. Önce yanlışı bilenler doğruya erişemez.

55 yıllık siyasi tecrübeyle diyorum ki suyun üstünde yürüsek bile yüzme bilmiyor diye eleştirenler olacak. Bu nedenle işimize bakacağız.


 Fotoğraflar: Zekeriya ALBAYRAK / SÖZCÜ

Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Elinizi vicdanlarınıza koyun desek vicdanlarını bulamayan kimi insanların bizi anlamasını beklemiyoruz.

Çıkarlarına ters düşenleri 10 metrelik kuyuya atıp 5 metrelik iple kurtarmaya çalışan tatlı su kurnazlarını tanıyoruz. Ara ara sırtımızı sıvazlayanların bıçak sokacak yer arama ihtimallerini unutmuyoruz. 

Hayatlarında tek bir fabrikaya girmeyenlerin dahi vicdanı tutsaktır. 1 Mayıs'ta sadece görevini  yapan Türk polisine düşmanca saldırdılar.

Polise saldıranlar Haçlı kalıntısıdır. Emek ve Dayanışma Günü ülkenin her yerinde kutlanabilir. Peki Taksim ısrarı niyedir?

ÜÇ BEŞ HAYDUT

Hayatları miskinlik ve tembellik hainlik ve tüfeyli utanmazlıkla geçen küçük bir azınlığın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde ortaya çıkıp Taksim'e yürüme gayesi her şeyden evvel maksatlıdır, maşalıktır, madrabazlıktır.

Taksim ısrarı niyedir amaç nedir? Emek ve dayanışmanın Taksimle ne alakası vardır? 1 Mayıs 1977'deki acıklı ve vahim hadiselerin tekrarı mı planlanmaktadır? Taksim inadının altında yatan amaç nedir?  Emek kutsaldır emekçilerimiz saygındır.

Ne var ki emekle emekçiyle üretim ve alın teriyle helal kazançla hiç bir bağı olmayan üç beş haydudun 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü terörize etme çabası en başta emek düşmanlığına hizmettir.

"KUTUPLAŞMAK YERİNE KUCAKLAŞMA"

Siyasette bahar olmasından memnunuz. Kutuplaşmak yerine kucaklaşmaz lazımdır. Kapımıza değil de kalbimize vuranı buyur ederiz. Ülkenin temel meselelerine kafa yormak bizim de arzu ve amacımızdır.

Siyasette köprü kurmak yerine duvar inşa edersek yanlış düşeceğimizi bilmek de yarar vardır. Siyaset kavga arenası değildir. Siyaset konuşma ve düğümleri çözme yeridir.

Sayın Cumhurbaşkanımızla CHP Genel Başkanı’nın görüşmesinin esasını es geçip boş koltukla meşgul olanların boşa ve boşluğa düşmeleri pek tabii kendi bilecekleri bir şeydir.

Biz boşlukla ve boş yapanlarla değil, ülkesi ve milleti için dolu heves ve heyecanları olanların ne söylediğine, neyi hedeflediğine bakıyor, bununla ilgileniyoruz.

"KİMSE MAHKEMELERE TALİMAT VEREMEZ"

Kimse mahkemeye talimat veremez. Yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemelerdir. Mahkeme kararları değiştirilemez.

Gezi Park davasında hüküm alan Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmıştır ve diğer sanıklar da ceza almıştır. Kavala için sipariş veriliyor.

Ceza kararlarını veren bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir. Kimse mahkemelere talimat veremez.

Bilhassa Gezi Parkı Davasında hüküm alan Osman Kavala’nın yeniden yargılanması ya da serbest bırakılması hususunda kamçılanan sipariş bir süreç devamlı surette ilerletilmektedir.

Bahse konu ettiğimiz şahıs, Türk Ceza Kanunu’nun 312’inci maddesinde düzenlenen; “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.

Gazi Parkı davasında yargılanan diğer sanıklar da 18’er yıl ceza almışlardır. Bu kararı veren bağımsız ve tarafsız Türk yargısıdır.

 "SAYIN ÖZEL SAATİ MERAK EDERSE BANA SORABİLİR" 

Neymiş, CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu’nu ziyaret ettiğinde, “saati sorunca, sen önce Kavala’yı çıkar” cevabını almış.  Anlamadığımız şudur, Sayın Özel’in kolunda saati yok mudur? Haydi yok diyelim, beraberindeki arkadaşlarında da mı yoktur?

Sayın Özel’in saati sormak yerine PKK’ya ve FETÖ’ye verilen destekleri muhataplarının yüzüne vurması gerekmez miydi? Türkiye hukuk devletidir, yargımız bağımsız ve tarafsızdır demesi taşıdığı sorumluluğa uygun düşmez miydi?

AB’li politikacıların kara propagandasına kulak verip bunları ham haliyle ülkemize taşıyacağına Türkiye’nin egemen devlet onuruna korkusuzca sahip çıkması doğru olmaz mıydı?

Bırakın Kavala’yı da kanun kaçağı FETÖ’cüleri ve PKK’lıları Türkiye’ye ne zaman teslim edeceksiniz sorusunu soramaz mıydı? Sayın Özel saati merak ederse, rahat olsun, bana sorabilir, köstekli saatimi açar, kendisiyle açık açık da paylaşırım.

"KAVALA SEVDALISI KALEMŞÖRLER"

Kavala sevdalısı bazı kalemşörler de, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayan bir Türkiye, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından yaptırım tehdidi ile karşı karşıya olan bir Türkiye, peki bu kime yarar?” diye adrese teslim bir soruyla gündem tayin etmeye hevesleniyor.

Ne yapalım, boyun mu eğelim? Yarı sömürge bir ülke olmaya tamam mı diyelim? Avrupa istedi diye adalet ve hukuk şerefini iki paralık mı edelim?

SİNAN ATEŞ İDDİANAMESİ

Mahut ve malum bir cinayet davasının hazırlanan 145 sayfalık iddianame dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocaklarına iftira atan, kan ve çamur sıçratan alçaklar koalisyonu, ne hikmetse devlet ve millet karşıtlarına kucak açmakta, methiyeler düzmektedir.

Hayatlarında tek bir defa Ülkücünün hakkını, hukukunu ve haysiyetini gözetmeyen mihrakların partimizi ve Ülkü Ocaklarını bir cinayetle anma teşebbüsleri ayrıca değerlendirilmesi gereken şerefsizce bir saldırganlıktır.

Bugüne kadar niye iddianame hazırlanmadı diye sordular. İddianame hazırlandı, içi boş dediler.
Davamızı yargılamak için kuyruğa girdiler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz şudur:
Mezkur iddianame ilgili mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreciderhâl başlatılmalıdır.
Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. 

Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. CHP’sinden İP’ine kadar malum partiler neyi biliyorsa acilen mahkemeye yetiştirmelidir. Abdestten şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz.

Çiğ süt içmeyenin karnı da ağrımaz. Bakalım hukuki süreç Ankara’da mı bitecek, yoksa Pensilvanya’ya mı dayanacak, hodri meydan, hep beraber göreceğiz.

Bilinmesini özellikle isterim ki, ellerinde binlerce Ülkücü şehidimizin kanı olanların feriştahı gelse biz de yaprak dahi kımıldamaz, kımıldamayacaktır.

Fuzuli’nin dediği gibi, herkesin bir derdi var, kimi anlatır dilini yorar, kimi susar yüreğini yakar. Yüreğimiz yansa da dilimizi bunlara karşı artık yormayacağız.