Araştırma, 19 bin 300 kişinin beyin taramaları ve testleri üzerinden gerçekleştirildi. Çalışmayı yürüten ekip, bu bulguların yaşlılık döneminde beyin sağlığını korumaya yönelik stratejiler geliştirilmesine yardımcı olabileceğini belirtiyor.

Nörobilimci Lilianne Mujica-Parodi, beyin yaşlanmasını "kırılmadan önceki bükülme noktası" olarak tanımlıyor. Araştırma ekibi, beyin yaşlanmasının en önemli nedenlerinden birinin nöronal insülin direnci olabileceğini ortaya koydu. Zamanla beynin insüline verdiği tepkinin azaldığı, bu nedenle nöronların enerji kaynağı olan glikozu daha az kullanabildiği belirlendi. Bu durum, beyin sinyallerinin bozulmasına yol açıyor.

Beyindeki yaşlanma sürecinin metabolik faktörlerle ilişkili olduğu, araştırmacıların genetik analizleriyle de doğrulandı. GLUT4 adlı glikoz taşıyıcı protein ve APOE adlı yağ taşıyıcı protein ile beyin yaşlanması arasında güçlü bağlantılar bulundu. APOE daha önce Alzheimer hastalığıyla ilişkili bir risk faktörü olarak da tespit edilmişti.

Araştırmacılar, beyin hücrelerine alternatif bir enerji kaynağı sağlanmasının yaşlanma sürecini yavaşlatabileceğini düşünüyor. Bu teori, 101 kişilik bir gruba keton takviyesi verilerek test edildi. Keton takviyelerinin, beyinde insülin duyarlılığını artırdığı ve metabolik hasarı baskıladığı görüldü.

Deney sonuçlarına göre, beyin bozulması stabil hale geldi, özellikle 40-59 yaş arasındaki bireylerde en büyük faydalar gözlemlendi. Bu bulgular, beyin yaşlanmasını önlemek için erken müdahalenin kritik olduğunu ortaya koyuyor.

Nörobilimci Botond Antal, bu araştırmanın beyin yaşlanmasını önlemeye yönelik bakış açısını değiştirdiğini belirtti. "Bilişsel belirtilerin ortaya çıkmasını beklemek yerine, metabolik belirtilere dayanarak risk taşıyan bireyleri erken dönemde belirleyebilir ve kritik zaman aralığında müdahalede bulunabiliriz" dedi.