Araştırma, 18-25 yaş aralığında, kendini şu an "aşık" olarak tanımlayan 808 yetişkinle yapılan anketlere dayanıyor. Sorular, aşık olma süresi, yoğunluğu, geçmişte kaç kez aşık olunduğu ve mevcut partnere duyulan takıntı düzeylerini kapsıyor.

Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Adam Bode, çalışmanın temel amacını şöyle özetliyor: “Biyolojik cinsiyetin romantik aşkın oluşumu, ilerlemesi ve ifadesi üzerindeki etkisini anlamak istiyoruz.”

ERKEKLER BİR AY DAHA ÖNCE AŞIK OLUYOR

Veriler analiz edildiğinde, erkeklerin kadınlardan yaklaşık bir ay daha erken aşık olduğu görüldü. Araştırmacılar bu farkı, erkeklerin bir partneri etkileyebilmek için bağlılık göstermeye daha çok ihtiyaç duymasına bağlıyor.

İlginç bir diğer bulgu ise erkeklerin aşkı çoğunlukla ilişkiler “resmileşmeden” önce hissetmeye başlaması. Erkek katılımcıların yüzde 30’u ilişki başlamadan önce aşık olduğunu söylerken, bu oran kadınlarda yüzde 20’nin altında.

Araştırmaya göre, erkekler biraz daha sık aşık oluyor ancak kadınlar daha yoğun ve takıntılı bir aşk yaşıyor. Kadınlar ayrıca partnerlerini düşünmeye daha fazla zaman harcıyor. Ancak erkeklerin genel olarak bağlılık düzeyinin kadınlardan biraz daha düşük olduğu belirtildi.

Çalışma, aşkı etkileyebilecek başka değişkenleri de dikkate aldı: Yaş, katılımcının bulunduğu ülkedeki kadın-erkek oranı gibi etkenler analizlere dahil edildi. Bu faktörler hesaba katıldığında farklılıkların bir kısmı azalsa da, özellikle aşkın zamanlaması gibi temel farklar varlığını korudu.