Sağlık alanında yaptığı çalışmalarla TÜBİTAK Bilim Ödülü ve Prof. Aziz Sancar Bilim Ödülü dahil bir çok ödülün sahibi olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Tıbbi Onkoloji ve Hematoloji uzmanı Prof. Taner Demirer, İYİ Parti’de Sağlık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’ydı. Olağanüstü kongre öncesinde istifa ederek CHP’ye katıldı. Prof. Demirer, SÖZCÜ’nün sağlıkla ilgili sorularını şöyle cevaplandırdı:

- 22 yıllık AKP iktidarında Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin geldiği nokta nedir?

- AKP iktidarının başlangıcında büyük övgülerle topluma sunulan Sağlıkta Dönüşüm Projesi sağlıkta şiddette dünyanın önde giden ülkesi olmamıza, sağlık çalışanlarının açlık sınırında yaşamasına, sağlık hizmetlerinin sunumundaki standardın bozulmasına, kuyrukların uzamasına, ucube randevu sisteminin çökmesine ve en iyi hekimlerimizin yurt dışına gitmesine yol açtı.

- Şehir hastaneleri, sağlık hizmetlerinin sunum ve standardında bir çığır açtı mı?

- AKP İktidarı eski Sovyet sisteminin bir ürünü olan, İngilizler tarafından da 1970’li yıllarda denenen ve terk edilen 20’ye yakın şehir hastanesinihizmete açtı. Şehir hastanelerinde vatandaşlarımız randevu alamamakta, mağdur olmakta ve sağlık hizmetlerinin standardı düşük kalmaktadır. Sağlık Bakanlığı bütçesinin 1/5’ini götüren bu hastaneler garantili hasta sayıları, kira ve hizmet bedelleri ile Sağlık Bakanlığı’nın bütçesini eritiyor. Hastane müteahhitlerine kira ve hizmet bedeli adı altında iki ayrı ödeme yapılıyor ve sözleşmelerle hizmet ve kira bedelleri adı altında müteahhitlere milyarlarca lira aktarılıyor. AKP hükûmeti, devleti önümüzdeki 25 yıl boyunca bu paraları ödetmeye mahkûm etti.

HASTA GARANTİSİ SAĞLAMAK İÇİN

- Cumhuriyetimizle özdeşleşmiş birçok kamu hastanesinin kapatılmasına yorumunuz nedir?

- Nasıl ki ihtiyaç olmadığı halde bazı şehirlere yolcu garantili hava limanları yaptırılarak müteahhitler zengin edilip devlet zarar ettirildiyse aynı mantık burada da devreye sokulmuş ve şehir hastanelerine hasta sayıları garanti edilerek müteahhitlerin kar etmesinin ve devletin zara etmesinin önü açıldı. Ankara’da Bilkent ve Etlik Şehir hastaneleri için garanti edilen hasta sayılarına ulaşabilmek için ülkemize çok büyük hizmetler vermiş en önemli kamu hastaneleri kapatıldı.

- Hastanelerde şiddete karşı ne yapılmalı?

- Son 10 yıldır ülkemizde doktor ve sağlık çalışanlarına görevleri başında hasta ve hasta yakınları tarafından yapılan saldırı, dövme ve darp vakaları artan şekilde devam ediyor. Bizzat hükümet yetkilileri ve basın tarafından sağlık çalışanlarımız itibarsızlaştırıldı, hedef haline getirildi. Sağlık hizmetlerinin sunum ve kalitesinde düşüş, çökmüş sağlık sistemi ve yetersiz güvenlik önlemleri Türkiye’nin sağlıkta şiddette dünyanın en önde gelen ülkesi olmasına yol açtı. Acil servislerde tecrübeli ve işini iyi bilen yeterli sayıda güvenlik elemanı bulundurulmalı. Saldırganların bir süre SGK sisteminden yararlanmaları durdurulmalı. Hastane girişlerine özel X-Ray cihazları yerleştirilmeli.

HEKİM GÖÇÜ NASIL ÖNLENECEK?

- Hekim sayısı yeterli mi, hekim göçünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sağlık Bakanlığı+üniversite+özel hastanelerde istihdam edilmiş 185 bin doktor var. Bir doktor, hemşire ve diş hekimi başına düşen nüfus Türkiye’de sırasıyla 498, 431 ve 2.496 olup OECD ülkelerinde ise bu rakamlar 341, 102 ve 1685 dolayında. 100.000 kişiye düşen hekim sayısı yönünden OECD sonuncusuyuz. Yüz bin kişiye düşen hekim sayısı OECD ortalaması 348 iken ülkemizde bu rakam 187’dir. Mevcut doktor sayısına ek olarak en az 70 bin doktora ihtiyaç var. Hekim göçünün önlenmesi için gerekli tedbirlerin acilen alınması gerekiyor. Geçen yıl 3 bin 25 hekimimiz yurtdışına göç etti, bu artarak devam ediyor. Yurtdışına çıkmış olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının tersine göç ile yurda dönüşü sağlanmalı.

VATANDAŞ NE İSTİYOR

- Hasta ve yakınları sağlık hizmetlerinde en çok neleri dile getiriyor, vatandaş ne istiyor?

Hasta ve hasta yakınları en çok hastanelerde yaşanan kuyruk çilesi, ucube randevu sistemi, 5 dakikalık hekim muayenelerinden ve eczanelerde birçok önemli ilacın bulunmadığından yakınıyor. Bir hekimden günde 90-95 hasta görmesinin istenmesinin hizmet kalitesini düşürdüğünü vurguluyor. Özellikle eczanelerde ödedikleri muayene ücretlerinden rahatsız olduklarını, hastanelerde Suriyeli sığınmacılara öncelik tanınmasının kendilerini rencide ettiğini ve adeta ikinci sınıf vatandaş gibi hissettiklerini belirtiyorlar. Ülkesine 40 yıl hizmet etmiş emekli bir akciğer kanseri hastasına SGK akıllı ilacını ödememek için 40 takla atarken, Sağlık Bakanı 10 milyon Suriyeli sığınmacıya nasıl bedava hizmet verdiklerini övünerek anlatıyor.

KUYRUK NASIL AZALACAK

- Hastane kuyruklarını azaltmak için neler yapılmalı?

- Birinci basamakta Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ile her bir vatandaşımız erişilebilir ve kaliteli sağlık hizmetine kavuşturulmalı. ASM hizmetleri devlet tarafından sağlanmalı. ASM hizmetlerinin tamamını devlet üstlenmel, sağlık kontrollerinin, yaşlı ve kronik hastaların takibinin aile hekimleri tarafından yapılması sağlanmalı. Bu şekilde özellikle erken tanı ve hasta izleme işlemlerinin ASM’lerde aile hekimleri tarafından yapılması ile ‘2. ve 3. basamak kamu ve üniversite hastanelerinin hasta yükünün azaltılmas’ hedeflenmeli. Günümüzde hem ABD hem de Avrupa’da hastaların yüzde 70’i önce ASM’lere ya da aile hekimlerine başvuruyor. Ülkemizde ise bu oran yüzde 30 civarında.

DERS VERECEK HOCA YOK

- Sağlık hizmeti alımında vatandaşların en çok zorlandığı alanlar hangisi?

- Ülkemizde çoğu hastanede yatak dağılımında dengesizlik var. Özellikle nöroloji, beyin cerrahisi ve tıbbi onkoloji gibi branşlarda yatak sıkıntısı had safhada. Üniversitelerimizde kalp damar cerrahisi, göğüs cerrahisi, beyin cerrahisi ve çocuk hematoloji/onkolojisi gibi branşlarda eğitim verecek öğretim üyesi kalmamış, bunun sonucu olarak TUS sınavlarında bu bölümleri tercih eden doktor sayıları çok azaldı. Ne yazık ki halkımız yakın zamanda bu branşlarda muayene olacak ya da ameliyat olacak cerrah bulamıyor.  

SIĞINMACILARA 1 MİLYAR DOLAR

- Türkiye’nin ilaçta pazar büyüklüğü nedir?

- Türkiye’nin yerli ve milli bir ilaç politikası yoktur ve ilaç pazarı olarak büyüklüğü 250 milyar TL (7 milyar dolar). Bu meblağın 1 milyar doları Suriyeli sığınmacıların ilaç masraflarıdır. Yerli ilaç sanayi yeni teknolojilerle iç içe olmaktan ziyade jenerik ilaçların üretimi ile uğraşıyor. İlaç sanayinde tamamen dışa bağımlıyız.