Bir zamanlar Yugoslavya'dan Türkiye'ye, Balkan coğrafyasındaki neredeyse her evin salonunu süsleyen o ikonik kristal küllükler, bugün artık sadece anne babalarımızın veya büyükanne ve büyükbabalarımızın tozlu dolaplarında sessiz bir anı olarak duruyor.
Türkiye'de bir döneme damgasını vuran kristal küllük sıradan bir eşya değildi. Bugün, sigara kullanımının azalması ve dekorasyon anlayışının değişmesiyle birlikte, bu ağır kristal küllükleri salonlarımızda neredeyse hiç görmüyoruz.
Onlar artık tavan aralarında veya unutulmuş vitrinlerin en arka raflarında, geçmiş güzel günlerin sessiz tanıkları olarak duruyorlar. Ancak bir fincan kahve eşliğinde yapılan o sıcak sohbetleri ve aile büyüklerimizin o "kıymetli" eşyasına gösterdiği özeni hatırlayanlar için, o kristal küllük sadece bir cam parçasından çok daha fazlasını, bir dönemin ruhunu ve kaybolan bir estetik anlayışını temsil ediyor.
