CHP’li vekil Gedik, milyonlarca depremzedenin içinde bulunduğu durumu böyle aktardı...

Sabah saati... Kahramanmaraş’tan, Hatay’dan, Malatya’dan gelen ilk haberler depremde hayatını kaybedenlerin sayısının binin üzerinde olduğu yolundaydı. Her yerde karışıklık, kargaşa yaşanıyor, kurtulanlar, yakınlarını, komşularını kurtarabilmek için çaresizce beton yığınları arasında çalışıyorlardı. Korku dolu gözlerden yaşlar dökülürken Türkiye oralarda yaşananlara kilitlenmişti.

AMELİYAT ÖNCESİ...

Ben mi? Ameliyat önlüğünü giymiş, az sonra beni ameliyathaneye götürecek tekerlekli sandalyeyi bekliyordum. Gidiyordum ama aklım hep deprem bölgesindeydi. Ameliyat odasına alınıp eşimle ayrılırken, depremden önce yazdığım yazının sonuna, “Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarının acısını yürekten paylaşıyorum” notunu yazmasını rica ettim. Depremlerin meydana geldiği illerimize çok gitmiş, günlerce onlarla yaşamıştım. Erzurum depreminde de  Adapazarı, Bolu depremlerinde de hep oralardaydım. Ameliyatı değil, o an deprem bölgesindeki kardeşlerimi düşünüyordum.

YOĞUN BAKIM SONRASI

Sabah alındığım ameliyattan saat kaçta çıktığımı da bilmiyordum. Kendime geldiğimde, her tarafımda kablolar vardı. Yanıma gelen doktora güç bela, “Ne olursun birazcık su” dedim. Ağzımdaki aparatlar nedeniyle boğazım kurumuştu. Doktorlara, hemşirelere hep depremi sordum... Kim bilir o an insanlar neler yaşıyordu? Yoğun bakımdan normal odaya geçtiğimde ağrılar içinde İskenderun’daki gazeteci arkadaşım Şehmus Aslan’dan başlayıp diğerlerine ulaşmaya çalışıyordum... Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarını kaybedenlere sabır diliyorum.

CHP Milletvekili Gedik, SÖZCÜ Medya Grubu Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e 6 Şubat günü ve sonrasında yaşananları anlattı.

KIYAMET GÜNÜYDÜ

Doktor Asu Kaya Gedik, görev yaptığı Osmaniye’de depreme yakalanmıştı. Osmaniye’de Tabip Odası Başkanlığı görevini yürütürken ayrıca Aile Hekimliği yaparken hem meslektaşlarıyla, hem halkla iç içe olmuştu. Son seçimde ilinden CHP Milletvekili adayı olmuş ve seçilmişti. Her fırsatta deprem ve sonrasıyla ilgileniyor. O geceyi şöyle anlatıyor:

- Ben de depremzedeyim. Evimiz dördüncü kattaydı. Deprem büyük bir uğultuyla geldi. O an aklınıza ilk çocuklarınızı kurtarmak geliyor. Kızımı tam yatağından kaldırmıştım ki duvar olduğu gibi yatağın üzerine çöktü. Yan komşuyla aramızda duvar kalkmıştı. Çıkmaya çalışırken koridorun duvarları yıkılmaya başladı. Şanslıydık ki kapı açıldı. Çünkü birçok dairenin kapısı açılmadı. Merdiven duvarları çökmüştü. Enkaz arasından güçlükle çıkabildik. Yalnızdık, çaresizdik. O gün sanki kıyamet günüydü. O günkü, çaresizliğimizi unutmuyorum. İnsanlar önce can derdindeydi, kimi kurtarabilirim diye. Mahalle zaten benim mahallemdi, benim komşularım, benim dostlarımdı. Çaresizce enkazın başındaydım. Kimsenin aklına açlık, susuzluk gelmiyordu. İkinci gün insanların aklına açlığı, susuzluğu geldi. Hiç unutamam İzmir’den minibüsle yardıma gelenler beraberinde üçgen peynir, ekmek, su, mama getirmişlerdi. O yardımları dağıtırken geçen zamanı unutamıyorum. 

- Derken ilimizin sağlık yöneticilerinden doktorlarımızın otopsilere yetişemediğini işittim ve oda başkanı olarak tüm hekimlerimize ailelerini bir an evvel güvenli bir yere almalarını ve hemen otopsilere başlamaları çağrısında bulundum. Çünkü cenazelerimizi bir ana evvel sahiplerine ve toprağa kavuşturmak durumundaydık.

ÖLÜLERİMİZİ SAYAMADIK

- Yanlış hatırlamıyorsam Devlet Hastanesi bahçesinde beş otopsi çadırı, iki de soğuk hava deposu kurulmuştu. Her bir otopsi çadırında en az 4-5 arkadaşımız görevliydi. Orada bulunduğum süre zarfında sahada hem yardım faaliyetlerinde hem arama faaliyetlerindeydim çünkü insanlar aç susuzdu. Otopside bulunduğum kısa zamanda şunu gördüm: Sayıları tespit etmeye çalıştım ama çok değişik bir sayılandırma sistemi yaptıklarını gördüm.

Her çadırda farklı bir sayılandırma sistemi vardı. Sonra öğrendim ki bu şekilde farklı numaralandırmayla aslında yapmak istedikleri toplam kayıplarımızın sayısını öğrenmememiz içindi. Her bir çadır farklı bir sayıyla başlıyordu. Dolaysıyla basit bir işlemle toplayıp sonuca erişemiyorsunuz. Kayıplarımızın sayısını bir şekilde gizlemeye çalıştıklarını anladım. Yoksa neden 1-2-3 diyerek standart sıralamayla gitmesin ki?

Gedik,deprem bölgesiyle bağını hiç koparmadı.

Ceplerinde para olsun diye kira yardımını kabul ettiler

CHP Milletvekili Dr. Asu Kaya Gedik, “Depremden sonra çadır bulanlar şükretti. Bulduğu çadırın rüzgarda uçtuğunu gördüğünde peşine düştü. Şanslı olanlar ise konteynere geçebildi. AKP iktidarı depremzedeyi çok kötü bir noktaya getirdi” diyor. Milletvekili, hem kendi ili Osmaniye hem de diğer illerde yaşananlar için şunları söylüyor:

“Deprem bölgesinde ‘Biz mi kurtulduk, yoksa gidenler mi kurtuldu’ sözleri sıkça duyuluyor. Geçirdiğimiz son bir yıl içinde çok çetin yaşam mücadelesi verildi. Deprem öncesi AKP’nin ekonomik buhranında zaten geniş toplum kesimleri yoksullukla mücadele ederken, depremzede olanlar da kendini bu yokluğun içinde buldu. Bu yokluğun içerisinde iş yokken, aş yokken, ticaret durmuşken, esnaflık yapacaksınız, kime neyi satacaksınız?”

Cebinde 5 kuruşu olmayan depremzedeye “Ya konteynere geçersin, ya da sana 5 bin lira kira yardımı yapacağım” denildi. Asu Hanım, deprem bölgesinde yaşananları şöyle anlatıyor:

EKMEK PARASI

“Depremzede en azından cebinde ekmek parası olsun istedi ve 5 bin lira kira yardımını kabul etti. Daha bu ay kira yardımı 7 bin 500 liraya yükseltildi. Bu şu demek oluyor: AKP iktidarı ‘konteyneri de parayla veririm’ dedi.

Bir diğer yaman çelişki ise AKP iktidarı mülk sahibi depremzedeye 5 bin lira kira yardımı yaptı. Kiracıya da dedi ki ‘Sana tekrar ev bulabilmen için 3 bin lira yardım yapıyorum.’ Depremzedeye reva görülen bunlardı. AKP’nin unuttuğu bir şey var; depremin sonunda evi olan da kirada olan da aynı sokakta, aynı evi kiralamak istediler.”

Kalmadıkları yurdun parasını ödettiler

CHP Milletvekili Asu Hanım, yalnız kendi seçim bölgesi Osmaniye’de değil, diğer illerdeki gelişmeleri de yakından izliyor, sorunları şöyle aktarıyor:

“Uzaktan online eğitime devam eden üniversite öğrencileri, kalmadıkları yurtların parasını, kayıtlarının silinmemesi için ödemek zorunda bırakıldı. Osmaniye’de Korkut Ata Üniversitesi’nin uzaktan eğitim gören meslek yüksekokulu binaları hasarlı olan öğrencileriyle görüştüm. ‘Binamız hasarlı. Senato kararıyla uzaktan eğitimdeyiz. Ama yurt kayıtlarımız silinmesin diye yurt parasını ödemek zorunda kalıyoruz’ dediler. Ödemeleriyle ilgili dekontları da verdiler.

Sonra ‘Allah Allah’ dedim bir yıl geçmiş, bir yandan üniversite rektörü için hızlı bir konut inşası vardı. Rektör, akademisyenler için konut inşa edebilir ama depremin üzerinden bir yıl gelmiş geçmiş, üniversiteye çivi bile çakılmamış.”

TOKi konutlarını online açık artırmayla satıyorlar

Deprem döneminde AKP iktidarı çadır satmıştı. Şimdi Osmaniye’mizde de barınma krizi yaşanırken TOKİ’nin konutları açık artırmayla online bir şekilde sattığını öğrendik. Bundan 3-4 yıl önce yapılan TOKİ konutları bir sebeple terk edilmiş. TOKİ deprem sonrası belki de eş zamanlı bilemiyorum bu evleri tekrar elden geçiriyor, tadilata sokuyor. Depremzede bu konutların kendilerine verileceğini düşünürken, bütün reklam panolarına, internete reklam vererek açık artırmayla online satıyor.

2023 genel seçimlerinde Cumhurbaşkanı ‘Her depremzedeye, evi yıkılana ev vereceğiz. İçinde eşyasıyla anahtarını teslim edeceğiz’ dedi. İnsanlar ev verecek diye beklemeye, biz de süreci yakından takip etmeye başladık. 600 bin konut verileceği belirtildi. Cumhurbaşkanı bunu daha sonra 300 bine indirdi. En son Çevre ve Şehircilik Bakanı 46 bin konutun teslim edileceğini açıkladı. Yani depremin yıldönümüne geldiğimizde kaçta kaçını teslim ediyorlar görün.”

Muhtarlara 1 Şubat’ta AFAD’ dan bir mesaj geldi. Sistemle yapılacak olan kura süresinin  belirsiz ertelendiği, Cumhurbaşkanının deprem illerini gezerek kurayı bizzat çekeceği, evleri kendisinin teslim edeceği belirtildi. Kalecik, Hasanbeyli’ den Milletvekili Asu Hanımı arayanlar, “Deprem konutu yapacağız dediler, temel attılar. Sonra her şeylerini toplayıp gittiler” deyince, kendisi köylere gitti. Manzara anlattıkları gibiydi. İhalesi mart ayında yapılmış, su basmanına kadar çıkılmış, sonra her şeyi toplayıp gitmişler. Mart’ta bir yıl doluyor ama ortada bina yok.

Asu Kaya Gedik, bölge insanı için “Mutlak yokluk yaşıyorar” dedi.

Yoksulluktan yokluğa düşüldü

Osmaniye Milletvekili Asu Kaya Gedik, deprem bölgesinde AKP’nin izlediği ekonomik politikaları eleştiriyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

- Başta Osmaniye, Hatay olmak üzere deprem bölgesindeki vatandaşlarımız zaten yoksulluk içindeydi, bir de deprem vurunca bu insanlar yokluğun içine düştüler. AKP iktidarının, deprem bölgesinden iyice elini-ayağını çekmesiyle bu insanlar çetin bir yaşam mücadelesi içine girdiler.

- Önceki hafta Osmaniye Yunus Emre Mahallesinde dört çocuklu aileye gittim. Baba çöplerden plastik topluyor günlük 50 lira kazandığını söyledi. En büyüğü olan 16 yaşındaki erkek çocuk okulu bırakmış,  ailenin geçimini sağlamaya çalışıyor. Turp hasadına gidiyor. Oturdukları yer, kapısında bez örtü olan bir oda. O odanın kirası 2 bin lira. Turp hasadından aldığı yevmiye ile çocuk evin kirasını karşılamakla mükellef.

İLAÇ ALACAK PARAMIZ YOK 

- Milli Eğitim Bakanı ya da bakanlığın da bu çocukların peşine düşmediğini gördük. Yerde halının üstünde yatan hasta 10 yaşında çocuk vardı. Diğer taraftan annenin kucağındaki bebek hırıltılıydı. “Doktora götürüyor musun?” dediğimde “Götüremem, ilaç parası yok. Depremzede olsaydım ilaç parası ödemeyecektim ama artık öyle görünmediğimden ilaç parası da veremeyeceğim için götüremiyorum, ilaç alamıyorum” dedi. Süt alamadığını, okuldaki 10 yaşındaki çocuğun öğretmenlerinin, müdürün süt ve şeker getirdiğini ama onların da bittiğini söyledi. Sobada odun yok.

- Bu aslında bizim Türkiye’nin geniş kesimlerinin, yoklukla mücadele eden kesimlerinin bir aynasıdır. Bunlar yokluğun, yoksulluğun insanı değil. Yoklukta hiç yoktur. Bu mutlak yokluktur. Benim gördüğüm Osmaniye’de budur. Bunu bir yıldır duymak istemeyen bir iktidar var. Bir anda her şeye para bulunuyor ama neden bu insanlara bulunmuyor anlamakta güçlük çekiyoruz.”