Pines Adası, Güney Pasifik’te, Yeni Kaledonya’nın en büyük adası olan Grande Terre’in 150 kilometre güneyinde ve Avustralya kıyılarına yaklaşık 1.500 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Adanın adı, ünlü İngiliz denizci ve kaşif James Cook’un 1774’te keşfettiği sütunlu "maymun yapboz ağaçları" nedeniyle verilmiş. Bu çamlar, adanın sahillerine özgü silüetini oluşturuyor.
Adanın tarihi, antik çağlara kadar uzanıyor. Yıllar boyunca yerleşim yeri olarak kullanılan Pines Adası'nda, tarih öncesine ait birçok arkeolojik kalıntıya rastlandı. İlk olarak James Cook tarafından keşfedilen ada, Melanezya halkına ev sahipliği yaptı. Yeni Kaledonya’nın Fransız yönetimi altına girdiği 19. yüzyıldan itibaren burada yaşayan Kanak halkı, kültürel miraslarını koruyarak adanın yönetiminde söz sahibi olmaya devam etti.
"Cennete en yakın ada" unvanını taşıyan Pines Adası, beyaz kumlu plajları, tropikal bitki örtüsü ve berrak turkuaz mavisi sularıyla ünlü. Adanın doğal güzellikleri arasında özellikle koylar önemli bir yer tutuyor.
Kuto Körfezi, Kanumera Körfezi, şeffaf sulardan oluşan gerçek doğal havuzları temsil eden efsanevi Oro Körfezi adaya adını veren ünlü çam ağaçlarıyla çevrili.
Adadaki kano turları, ziyaretçilerin en çok tercih ettiği aktivitelerden biri. Ayrıca adanın kuzeyinde yer alan Oumagne Mağarası da tarihi ve efsanevi geçmişiyle önemli noktalardan biri. "Kraliçe Ortanca Mağarası" olarak bilinen bu mağara, büyük yerli şef Kaoua Vendégou’nun kızı Kanedio’nun adını taşıyan efsanesiyle anılıyor.
Pines Adası, yerel kültürle iç içe geçmiş bir geçmişe sahip. 19. yüzyılda, Paris’ten Yeni Kaledonya’ya sürgün edilen mahkumların tutulduğu bir sömürge hapishanesinin kalıntıları hala adada bulunuyor. Bu kalıntılar, adanın tarihi dokusunun önemli bir parçasını oluşturmuş durumda. Pines Adası, doğası, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle tropik bir cenneti andırıyor. Ziyaret edenlerin dönmek istemediği bu ada gidenler için unutulmaz deneyimler sunuyor.