Genç yaşında başladığı gazetecilikte başarılı kariyeriyle Türk basınında önemli bir iz bırakan gazeteci yazar Çetin Emeç'in, evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin üzerinden 34 yıl geçti. 

Çetin Emeç'in Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında anmaya eşi Bilge Emeç, oğlu Mehmet Emeç, kızı Mehveş Emeç Birol, torunu Selin Birol, damadı Özalp Birol, gelini Lale Emeç ile eski çalışma arkadaşları gazeteciler Doğan Hızlan, Oktay Ekşi, Ertuğ Karakullukçu, Celal Korkut, Sedat Ergin, Kemal Koçak, Abbas Güçlü, Şekip Gümüşkanatlı, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş katıldı. Emeç’in mezarı başında dualar edildi, anma konuşmaları gerçekleştirildi.

İstanbul'da 1935'te doğan Çetin Emeç, Galatasaray Lisesi'nin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 

Meslek hayatına, 1952'de henüz 17 yaşındayken babası Selim Ragıp Emeç'in sahibi olduğu "Son Posta" gazetesinde başlayan Emeç, babasının Demokrat Parti milletvekilliğine seçilmesi ve 1960 darbesinde tutuklanmasının ardından gazetenin başına geçti. 

Bazı dergilerde yazı işleri müdürlüğü yapan Emeç, 1972'de Hürriyet gazetesinde çalışmaya başladı. Genel Yayın Müdürlüğü görevini yürüttüğü Hürriyet gazetesinden ayrılan Emeç, Milliyet gazetesine geçerek 1984-1985 yıllarında Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. 1986'da tekrar Hürriyet gazetesine dönen Emeç bu kez koordinatör olarak görev aldı. 

Son olarak Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu üyeliği ve gazetenin yazarlığını yapan Emeç'in, eşi Bilge Emeç'le olan evliliğinden Mehveş ve Mehmet isminde iki çocuğu oldu. 

OTOMOBİLİ ÇAPRAZ ATEŞE TUTULDU

Gazeteci Çetin Emeç, 7 Mart 1990'da gazete binasına gitmek üzere Kadıköy Suadiye'deki evinin önünde aracına bindi. 

Emeç, o esnada çapraz ateşe tutulan otomobilde vücudunun çeşitli yerlerinden aldığı kurşunlarla 55 yaşında hayatını kaybetti. 

Otomobilden çıkarak kaçmaya çalışan Emeç'in şoförü Sinan Ercan da yaklaşık 15 metre ileride saldırganlar tarafından katledildi. 

Çetin Emeç'i katleden saldırganlar, olayın ardından kaçtıkları otomobili Bostancı'da terk ederek izlerini kaybettirdi. 

Gazetecikte gösterdiği başarılarıyla Türk basınında marka isim haline gelen Emeç'in naaşı, düzenlenen kalabalık bir cenaze töreninin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedildi. 

6 YIL SONRA YAKALANDI

Cinayetten 6 yıl sonra zanlılarından İrfan Çağrıcı, 2 Mart 1996'da Kadıköy'de bir banka şubesinde "Rasim Ayar" adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalandı. 

Çetin Emeç'in öldürülmesine ilişkin dönemin İstanbul 3 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde yasa dışı "İslami Hareket Örgütü" davası açıldı. 

İddianamede, Emeç'in Suadiye Suyanı Sokak'taki evine 7 Mart 1990'da gelen örgüt üyelerinden Tamer Arslan'ın, Levent'te gasbedilen 34 FFE 21 plakalı otomobili kullandığı, İrfan Çağrıcı'nın ön, Muzaffer Dalmaz'ın da arka koltukta oturduğu, Çağrıcı'nın İran uyruklu "Mustafa" ve "Ali" adlı kişilerin verdiği çantadan çıkarttığı silahları araçtakilere dağıttığı ifade edildi. 

Çetin Emeç'in evinden çıktığı anda sanıkların kar maskelerini taktığı, Tamer Arslan'ın otomobille Emeç'in otomobilinin önünü keserek hareket etmesini engellediği vurgulanan iddianamede, Çağrıcı'nın Emeç'e, Dalmaz'ın da önce şoför Sinan Ercan'a, daha sonra da Çetin Emeç'e ateş ettiği yer aldı. 

İddianamede, eylemin ardından Ahmet Kerimi'nin İrfan Çağrıcı'ya 10 bin dolar verdiği ve bu paralarla çeşitli semtlerde hücre evleri tutulduğu da anlatıldı. 

Gazeteci yazar Çetin Emeç ve Turan Dursun ile İran rejim muhalifi Ali Akbar Gorbani'nin öldürülmesi olaylarının da içinde yer aldığı çok sayıda cinayet, bombalama ve gasp eylemlerinden sorumlu tutulan yasa dışı İslami Hareket Örgütü'nün sözde "İcra şurası" üyesi İrfan Çağrıcı, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan idam, 4 sanık da müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı. 

Çağrıcı'nın cezası, "AB Uyum Yasaları" çerçevesinde idam cezasının kaldırılmasının ardından ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.