CHP'li Günaydın, AYM'ye yaptığı başvurunun ardından basın mensuplarına açıklamada bulundu. Günaydın, kanunun 11 Mayıs tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandığını hatırlatarak açıklamalarda bulundu.
Günaydın, açıklamasında "Arkadaşlarımız hem komisyonda hem de Genel Kurulda; bu yasanın kamu yararına, işçi sağlığına ve çevreye aykırı hükümleri için itirazlarını dile getirdiler. Buna rağmen yine AKP klasiği; Maden Kanunu aynı şekilde çıktı. Şimdi biz bunun 8 maddesini iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne taşıdık. Kum, çakıl, kalker, mermer, tuz, karbondioksit gazı, elmas, safir, yakut, beril, zümrüt gibi madenlerin çıkartılması ve işletilmesi için UMREK Kodu'nun zorunluluğunu ortadan kaldıran bir düzenleme yaptılar." dedi.
Günaydın, "Türkiye, madem kazalarının yani maden cinayetlerinin en yoğun yaşandığı ülke. Örneğin Almanya'da son 30 yıldır herhangi bir maden kazası yaşanmamışken, Türkiye'de her yıl onlarca, bazen yüzlerce arkadaşımızı maden kazalarında kaybediyoruz. Herkesin vicdanına seslenerek sormak istiyorum; Türkiye bu alandaki iş sağlığı ve iş güvenliği hükümlerini gevşetmeli mi yoksa daha sıkı hale mi getirmeli? Bu UMREK Kodu'nun buralarda kullanılmasını, MTA'nın da yapacağı faaliyetlerde UMREK Kodu'nun kullanılmasını ortadan kaldıran düzenleme, maden alanında yeni iş cinayetlerine davetiye çıkartmaktır. Dolayısıyla bunların iptalini istedik. Bir başka hüküm, yenilenebilir enerji üretim santralleri ve yenilenebilir enerji kaynağına dayalı birden çok kaynaklı üretim tesisi kurulabilmesi için imar planı yetkisini, zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Türkiye'de hem sanayi alanında hem kentleşme alanında bir kirlilik varken imar planı zorunluluğunun bu alanda ortadan kaldırılması Türkiye'nin çevresel açıdan yeni felaketlere sürüklenmesi anlamını taşımaktadır, bunu da iptal istemiyle taşıdık" ifadelerini kullandı.
'AYM'YE GELMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Yenilebilir enerji alanındaki yarışmalara ilişkin usul ve esasların sadece Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından belirlendiğini söyleyen Günaydın, "Türkiye'de bu işlerin nasıl ihale yapıldığını hepimiz biliyoruz. Kamu İhale Kanunu'nun 100'den fazla kez değiştirildiğini biliyoruz. Siz eğer bir ölçüt koymadan bu alanı yalnızca ucu açık bir takdir yetkisine dayanarak Enerji Bakanlığı'na devrederseniz, bu kamu yararına kamunun hem maddi hem de çevresel ve insani değerleri aleyhine sonuçlar doğuracaktır; iptalini istedik. Nükleer maddelerin taşınmasına ilişkin sigorta yaptırma ve teminat gösterme yükümlülüğü, işleten yerine taşıyana devredilmiş durumda. Dolayısıyla zarar görenin çok daha düşük bir iktisadi kapasiteye sahip olan taşıyan tarafından tazmin edilebilmesi mümkün olmayacaktır. Bu aynı zamanda işleteni de yükümlülükten kurtaracak bir düzenlemedir. Türkiye'yi bir nükleer çöplük haline getirme, yurttaşı bunun ile karşı karşıya bırakma hakkı kimsede yoktur. Hep söylüyorlar, eleştiriyorlar ya, 'CHP, Anayasa Mahkemesi'nin önünden ayrılmıyor' diye. AKP böyle yasalar çıkartmaya devam ettikçe bir kamunun yararını, yurttaşın hak yararlarını korumak için bu düzenlemelerin iptali amacıyla Anayasa Mahkemesi'ne gelmeye devam edeceğiz. Bu Cumhuriyet Halk Partisi'nin özel yararı ya da çıkarı değil, kamunun yararı için ortaya konulan bir tutum niteliğindedir" diye konuştu.
KATILANLAR DİNLENDİ
Duruşmada cübbelerini çıkartarak artık savunma yapmayacaklarını ifade eden avukatların ardından duruşmada yakınlarını kaybedenlerin yakınları ve yararlılar olan katılanların dinlenilmesine geçildi. İlk sözü alan 10 Ekim yaralılarından ve 10 Ekim Derneği Eşsözcüsü İshak Kocabıyık, “Bizi insan olduğumuz için katlettiler. 1 yıldır teknik takipte olan bu IŞİD’liler tek başına mı hareket ettiler. Dönemin İçişleri Bakanından Emniyet Müdürüne, Cumhurbaşkanına kadar herkes bildiği ne varsa söylemeli" dedi.
"O GÜN BENİ DE MEZARA GÖMDÜLER"
Katliamda hayatını kaybeden avukat Uygar Coşgun’un annesi Nuray Coşgun, "Benim bir tane torunum var. İki buçuk yaşında babasız kaldı. Mezarına gidip ‘benim babamın evi’ diyor. Benim torunum ömür boyunca babasını göremeyecek. Beni ancak buradak aileler anlayabilir. Biz 9 yıldır yaşıyor muyuz? Yaşamıyoruz. Biz adalet istiyoruz, adaletten başka bir şey istemiyoruz. Ama gerçek adalet istiyoruz” diye konuştu.
Katliamda hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Güney Doğan’ın annesi Derman Doğan, “Benim her şeyimdi. Benim yavrum karıncayı incitmezdi. Ankara’ya barış için geldi, omzunda silah, bıçak yoktu. Bu ülkede insanların barış içinde yaşamasını istedi benim evladım. 23 yaşındaydı benim evladım. O gün beni de mezara gömdüler. Ben oğlumu mezun edemedim, evlendiremedim, torun göremedim. 9 yıldır aynı acıyı yaşıyorum. Sayın savcım siz de babasınız, sizin de babanız var. Benim oğlumun günahı neydi? Güney’in kanı yerde kalmasın, sadece adalet istiyorum” İfadelerini kullandı.
IŞİD ÜYESİ SANIK DEVAM ETMEK İSTEMEDİ
Katılanlar konuştuğu sırada sanıklardan IŞİD üyesi Hacı Ali Durmaz, duruşmaya devam etmek istemediğini bildirdi. Hakim ise bu talebini reddederek, "dinlesin" dedi. Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik, “Ne askerler, ne polisler, ne de insanlar ölsün diye barış talebiyle geldik. Bu terör örgütünü siz insanlık suçu işlemediler diye yargılamıyorsunuz. Israrla siz bu davayı bitirmek istiyorsunuz. 19 firari var, yerlerini bilmelerine rağmen onları yargılamaktan, tutuklamaktan imtina ediyor. Peki biz çocuklarımızı, evlatlarımızı kaybeden aileler ne olduk? Benim oğlum üstüne gaz atılarak nefesi kesilerek gitti. Sağ kalanlar da ölsünler denildi. Bizim ciğerimiz yanıyor. Her biri bir fidandı, geleceğin mühendisleri doktorlardı, hakim olacaklardı, savcı olacaklardı. 9 yıldır tek talebimiz adalet. Bir tek kamu görevlisi yargılanmadı. Benim çocuğum da kamu görevlisi olabilirdi. Bir gün sıra sizin de çocuklarınıza gelecek bu katilleri yargılamazsanız. Biz katiller yargılanan kadar bunun hesabını soracağız, hesabını da verecekler" şeklinde konuştu.
"BİZLER BAŞIMIZI YASTIĞA KOYUP UYUYAMIYORUZ"
Katliamda hayatını kaybeden Başak Sidar Çelik’in annesi Hatice Çelik, "Göz göre göre yapılan bir katliam var ve biz bu katliamda sevdiklerimizi, canlarımızı kaybettik. Adaletin sağlanması için elinizden geleni yapmasını bekliyoruz. Bizler başımızı yastığa koyup uyuyamıyoruz. Hala ilk günkü acıyı yaşıyoruz. Sizden talebimiz içimize bir su serpmeniz. Bu katliamda sorumlu olan kamu görevlilerinin buraya getirilmesini istiyorum" talebinde bulundu.
"9 YILDIR AİLELERİN ADALET TALEBİ GÖRÜLMEDİ"
Katılanlardan Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Arslan, şunları söyledi:
"Bu ülkede büyük adalet sarayları yapılıyor ama içinde adalet yok. Bugün 9 yıldır adalet arayan ailelere görülen reva burada bir mikrofon olmaması. 9 yıldır ailelerin adalet talebi görülmemiştir. Ben yoldaşlarımı yitirdim. Bu sistem, bu düzen, bu ceberrut iktidar onları aramızdan aldılar. Bu katliamı yapanlar ellerini kollarını sallaya sallaya Suriye’den Türkiye’ye, Türkiye’den Suriye’ye geldiler. Onlara her türlü maddi ve lojistik destek sağlandı. Burada sadece o bombayı patlatanlar mı o gün iktidarda olanların hepsi açık bir şekilde bu katliamdan, insanlık suçundan sorumludur. Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanı, emniyet müdür hepsi sorumludur. Onlar sanık sandalyesine oturmadan adaletin yerine gelmesi mümkün değildir. Eğer bu ülkede katliamlar olmadan yaşamak istiyorsak tüm katliamların sorumlularının yargılanması gerekir. Bugüne kadar mahkemenizden gerçek anlamda adalet çıkmadı, umuyoruz ki bundan sonra gerçek anlamda adalet olsun. Bu dava biz bitmedi demeden bitmeyecek."
HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, "Barışa ve demokrasiye karşı yapılan bir saldırıydı. 10 Ekim, IŞİD için Kobani’nin intikamıydı. Evet bu katliamda katiller IŞİD’lilerdi ama yalnızlar mı ona bakmak gerek. IŞİD bu katliamı tek başına yapmadı. Siz ya gece rahat uyuyacaksınız verdiğini kararla ya da koltuklarınızı koruyacaksınız” dedi. Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, “Siz bugün burada alacağınız kararla insanlığa karşı bir suç olarak bunu kabul etmezseniz tarihin çöplüğünde yerinizi almaya karar vermiş olacaksınız. Bizlerse bu mücadeleyi değil on yıl değil yüzlerce yıl geçse de mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve katillerden hesabını soracağız.” ifadelerini kullandı.
"ADALETE OLAN İNANCIN YENİDEN YEŞERTİLMESİNİ İSTİYORUZ"
KESK adına konuşan Eş Genel Başkan Ayfer Koçak, 27 KESK üyesini katliamda kaybettiklerini belirterek söze başladı ve “10 Ekim’e giderken Şengal’de kadınların saçlarını taşlara bağlayarak uçuruma atladıkları bir dönemden bahsediyoruz. IŞİD üyelerinin köyleri basıp silahsız insanları katlettikleri bir dönemden bahsediyoruz. Savaşa karşı barış sesini yükselteceğimiz bir eylemde katledildik. Eğer orada bir mitingin güvenliği alınmadıysa alınmak istenmediğindendir. Bu ülkede artık kimse adalete güvenmiyor. Umutların tükenmiş olduğu bir yerden size sesleniyoruz, biz adalete olan inancın yeniden yeşertilmesini istiyoruz'' ifadelerine yer verdi.
"BU SİYASİ BİR DAVA"
Katılanlardan CHP Milletvekili Osman Sarıbal, “Yargı üzerinde iktidarını sürdürmeye çalışanların olduğu dönemdeyiz. Biz Maraş Katliamı’nın, Madımak’ın hesabını sorsaydık 10 Ekim olmayacaktı. Mahkemelerin ağır suçluları beraat ile ödüllendirdiği ve günün sorunda da yeni katliamlara yol açmanın açık bir kararlılığını sürdürdüğünü görüyoruz. Uzunca bir süredir bir çete düzeni ve organize bir kötülükle karşı karşıyayız. Bu bir siyasi dava. Aynı zamanda hukuki bir dava ama bunun hukuki olup olmaması sizi ilgilendiriyor. Siz siyasi erkin baskısından kurtulabilirseniz bu ülkede bir şey olacak. 10 Ekim’de hayatını kaybettiklerimizin cenazesine katılanları takip eden polisler katliam günü neredeydi? Bir cesaret, bu yanlış gidişe bir dur, bu suça ortak olmayın" dedi.
"FARKLI BİR KURGU OLDUĞUNU FARK EDİYORUZ"
TMMOB adına konuşan Dersim Gül, "Ankara Valiliği bize eylem için izin verdi ancak saatini ve güzargahını farklı yazdığını fark ettik. Biz bu konuyu bildirdik. Güvenlik Şube’nin Valilik tarafından belirtilen saat aralığından haberdar olmadıklarını belirttiler yapılan toplantıda. Geriye dönüp baktığımızda 10 Ekim mitinginde farklı bir kurgu yürütülmüş olduğunu fark ediyoruz. Saatlerin düzenlendiğini, kamu görevlilerinin böylece sorumluluklarından kurtulacağına yönelik ayarlama yapılmış. Toplantı, Güvenlik Şube kayıtlarında yer alıyor. Bizim nazarımızda insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak tarihe geçen bu katliam hukuk nezdinde de kayıtlara geçer. Kamu görevlilerinin ve ilgili sorumluların nereye uzanıyorsa yargılanmasını diliyoruz" şeklinde konuştu.
Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) adına konuşan Nuray Özdoğan da “Bu davada sorumlular hesabını verene kadar mücadele edeceğiz, kanları yerde kalmayacak” dedi. Duruşmaya saat 14.30'a kadar ara verildi.