6 Şubat depremlerinde yaşadığı kiralık evi yıkılan sanatçı ve ressam Erdoğan Akın, konteyner kentte yerleşti. Konteyner kent sakinleriyle zaman geçiren Akın, vatandaşların ve özellikle de çocukların psikolojisini düzeltmek için fırçasını konuşturuyor.
Akın, konteyner kentin duvarlarına ve taşlara birtakım figürler çizerek hem kendini hem de konteyner kent sakinlerini rehabilite ediyor.
Akın, konteynerlerin duvarlarına, kuş, böcek, ağaç çizerken, yıkıntıların arasında uzanan bir eli tuttuğu anları da yaşadığı konteyner kentte yaptığı el heykeliyle ölümsüzleştirdi.
Depremin ilk dakikalarında çaresizce dolaşırken yıkılan bir binadan uzanan bir eli görünce yardımına koştuğunu belirten Erdoğan Akın, "Enkazın alında sadece bir el uzanıyordu. O elini gidip tutup, moral vermeye çalıştım. Sıcacıktı el, 1 saat çabaladım.
Ama tonlarca ağırlığın altında kalan kişiyi tek başıma kurtarmam mümkün olmadı. Kim olduğunu bilmiyorum ama o anı hiç unutmuyorum. Depremin acılarının unutulmaması için yaşadığım konteyner kentte el heykeli yaptım" dedi.
'TUTTUĞU ELİN ACI HİKAYESİ VAR'
Akın, konteyner kentin kenarına yerleştirdiği enkaz altında kalan bedenin kanlı kolunun hikayesini anlatırken, "Bu el, bu konu benim için önemli. Bu eseri yapayım ki insanlar unutmasın istedim. O an unutulmamalı.
6 Şubat'ta depremler yaşadık. Bu resmi yapmamdaki neden, yaşadığım anıdır. Depremde ben dışarıdaydım. O sırada enkazın içinde dışarıya çıkmış bir kol gördüm. Enkaz dışındaki eli tuttum.
Mümkün değil kaldırmamız zaten çünkü vinç yok orada, telefonlar kitlenmiş, yarım saat ila 1 saat arasında uğraştım kurtaramadım. Ben o kişinin öldüğünü bir ay sonra öğrendim. Bu benim için çok acı bir anı oldu.
Elimi tutuyor, ben de tutuyorum. Sıcacık ellerinin anısı büyük. Ben unutmadım depremi. Rabbime şükürler olsun bize bu hayatı tekrar bağışladı. Hayat bir şekilde gidiyor. Deprem, insanlık için, özellikle 11 vilayette yaşayan kardeşlerim için bir milattır diye konuştu.
'SANAT BÖYLE BİR ŞEY'
Erdoğan Akın, herkes gibi kendisinin de bu felaketten ağır hasarlar aldığını ve psikolojisinin bozulduğunu aktararak, yerleştiği kampta fırçasıyla çevreye moral verecek dokunuşlar yapmaya çalıştığını kaydetti.
Akın, "O süreçten sonra konteynerde yaşamaya başladık. Depremden sonra binada zaten yaşayamam. Bu psikoloji içerisinde benim gibi yaşayamayan o tedirginlik o korkuyu yaşamış insanlar var.
Konteyner bizim için iyi oldu. Lüks bir hayat değil. Ama şükür olsun sağlığımız yerinde. Burada toplumsal bir yaşantıyı öğrenmek zorunda kaldık. Ama burada insanlar birbirlerini tanıya tanıya güzel bir kardeşlik gelişti.
Ben de bu çerçevede buraya bir güzellik yapmak istedim. Gerek kendi konteynerimi gerek etraftaki dostlarımın konteynerlerini ne kadar param varsa boyamı alıyorum, duvarlarını süslemeye çalışıyorum. Aslında benim işim bu. Fakat sanat böyle bir şey" dedi.
'KONTEYNER KENT SAKİNLERİNİ REHABİLİTE EDİYOR'
Konteyner kentin, kendisinin ve burada bulunan herkese ait olduğu vurgusunu yapan Akın, şunları kaydetti:
"Fırçamla hem kendimi hem de komşularımı rehabilite etmeye çalışıyorum. Çünkü 'burası bizim yerimiz' diyorum. İkincisi burada bulunan insanları sosyal hayata intibak olmaları için özellikle köpek figürleri var, kuş, kedi figürleri var.
O çocuklar buraya gelip onların sosyal hayatta kalması beni mutlu ediyor. Hayat, sevdirmekten ibaret aslında. Sanat sevdirmenin adıdır. İnsanlar gelip gördüler. Çok hoşlarına gitti.
İskenderun'da bulunan konteyner kentlere esasında yerel yönetimler şunu yapmalı; burada her bir konteynırın ön kısmına, çiçek, böcek, renkli renkli desenler, güzel sanatlarda bulunan kardeşlerimize destek vererek çizmelerini sağlasınlar.
İskenderun'da güzel sanatçı kardeşlerimiz var. Her kente farklı sanatçıyı görevlendirerek hem ayakta durmaları sağlanacak hem de buradaki psikolojik yükseliş en büyük kar değil midir."