İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu, Başkanlık Divanı Toplantısı bitiminde genel merkez binasında basın açıklaması düzenledi. Dervişoğlu, sözlerine Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay için başsağlığı dileklerini ileterek başladı.

Devam eden çözüm sürecine ve Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu, "Türkiye bir yılı aşkın bir süredir bir kalkışmayla karşı karşıya. ‘Terörsüz Türkiye’ diye ambalajladıkları planı sahneye sürdükleri günden bu yana olup bitenleri izliyor; Cumhuriyetimiz ve milletimiz adına gerekli uyarıları yapıyoruz" dedi. Dervişoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:

"ÜNİTER DEVLET YAPIMIZA KARŞI BİR KALKIŞMADIR"

*İlk gün söylediğimi bugün de tekrarlayarak başlamak istiyorum; bu plan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin sınırlarını yeniden belirleme hevesinin bir ürünüdür. Bu plan, uluslararası bir oyundan, iç siyasette ömür boyu başkanlık çıkarmak üzere sahneye sürülmüştür.

*Bu plan, Anadolu’nun, Türk Milleti’nin haslet ve fıtratına düşman bir plandır. Açık ve net bir şekilde, ulus kimliğimize ve üniter devlet yapımıza karşı bir kalkışmadır.

*Son bir yılı gözünüzün önünden geçirin isterim. Türkiye’nin ve Türk milletinin tartışılmazlarını tartışmaya açacaklar dedik. Öyle de oldu. Cumhuriyetimizin tapu senedi Lozan ile başladılar. Lozan’ı tartışmaya açtılar.

*Her geçen gün daha büyük bir hadsizlikle tartıştırmaya da devam ettiler. ‘Eşit vatandaşlık tarifi yapan Anayasamızı ve vatandaşlık tanımını tartışmaya açacaklar’ dedik. Eşit vatandaşlığı aşıp, ortaklıktan söz ettiler.

*Türkiye’yi yönetenlerden de çıkıp, ‘Siz ne dediğinizin farkında mısınız’ diyen olmadı. Milletimizi ikna etmek için sahneler kurdular. Terör örgütü kendini feshetti dediler. Suriye’deki YPG/PYD ne olacak? diye sorduk. Utanmadan yalan söylediler. ‘Fesih çağrısı onları da kapsıyor’ dediler.

"ARTIK DEVLETTEN PAY İSTİYOR"

*Şımarttıkları örgüt, Suriye’nin kuzeyinde daha güçlendi, daha da donatıldı ve artık devletten pay istiyor. Sonra mangalda 20-25 silah yaktırdılar. Örgüt silahı bıraktı, kalanları da bize teslim edecek diye yine yalan söylediler.

*Uyardım; ‘Amerika’nın verdiği silahları hangi örgüt Türkiye’ye teslim eder, siz geri zekalı mısınız?’ dedim. Geldiğimiz noktada bu sorunun cevabını da almış oldum. Aziz milletim; haklı itirazlarımıza hep yalanlarla ve ‘Terörün bitmesini istemiyor musunuz?’ gibi saçma sapan sorularla karşılık verdiler.

*İlk günden beri de uyarılarımızda, tespitlerimizde, itirazlarımızda, haklı çıkacağımızı biliyorduk. Ama ilk günden beri de haklı çıkmamak için dua ediyorduk. Bugün yaşadığımız ise, haklı çıkmanın hüznüdür. Biz silahların susmasına değil, devletin ve milletin susturulmasına karşı durduk.

*Biz terörün bitmesine değil, devletimizin ve milletimizin onurunun yaralanmasına karşı çıktık. Biz, bu kanlı örgütün eline silah aldığı günden beri talep ettiği hiçbir şeyden vazgeçmediğini gördük. ‘Terörsüz Türkiye’ diye sahneye çıktıklarından beri, Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne dair hiçbir niyetlerinden, hiçbir emellerinden vazgeçmediklerini haykırdık.

*Terör örgütünden ve uzantılarından, bugüne kadar hiç ‘Terörsüz Türkiye’ lafı duydunuz mu? Onlar yaptıkları katliamları, bir terör faaliyeti olarak değil, bir özgürlük mücadelesi olarak tanımlıyorlar.

"TAM BİR KALKIŞMAYA DÖNÜŞTÜ"

*Sonunda, kurdukları korsan bir komisyonla, millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de bu işe alet ettiler. Bebek katilini Meclis’e getiremediler ama, Meclisi onun ayağına götürdüler.

*Dünyada birçok ülke bu meseleyi belli süreçlerle sonuçlandırmayı başardı, evet. Ama hiçbir ülkenin parlamentosu teröristin ayağına gitmedi.

*Üstelik Türk Milleti’nin Meclisi, onun kurtuluş savaşına komuta etmiş ve devletini kurmuş meclistir. Biz de biliyoruz; devletler bazen örtülü süreçler yürütür. Ancak, hiçbir onurlu devlet, bu süreçleri teröristin tavsiye ve talepleriyle yürütmez.

*‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurunu çiğnetmeyin’ dedik. Bebek katilinin talepleriyle yollarına devam etmekten utanmadılar. Sadece bebek katilinin de değil, örgütün diğer elebaşlarının tavsiyeleriyle bu yolculuğu sürdürdüler. Mesele tam da ilk gün tanımladığımız hale büründü ve tam bir kalkışmaya dönüştü.

*Bebek katiline ‘Kurucu önder’ diyecek kadar şuurunu kaybeden süreç aklı, milletin meclisinde lehine onun slogan atılmasına dahi sesini çıkarmadı. Evet biz İYİ Parti olarak o kaçak komisyona katılmadık.

*Karar yeter sayısını bile planladıkları komisyonda, hayır oylarımızla onların evet oylarını meşrulaştırmadık.

*Çünkü biz daha ilk günden o kaçak komisyonda, ‘komisyoncu’ olmayı reddettiğimizi söylerken, o yapının, hangi laf ebeliği yapılırsa yapılsın, hangi etiketle paketlenirse paketlensin, neyin üzerine bina edildiğini biliyor ve görüyorduk.

"BU SÜREÇ ZEHİRLİ BİR SÜREÇTİR"

*Çok açıkça tekrarlıyorum; bu süreç zehirli bir süreçtir. Bu süreç, Türkiye’yi Türksüzleştirmek, Cumhuriyetsizleştirmek isteyenlerin başlattığı ve yürüttüğü bir süreçtir. ‘Türkiye’yi Lübnanlaştırmak, etnik ve mezhepsel bölünmenin ateşini yakmak istiyorlar’ dedik.

*Çünkü sözde süreç daha en başından elçiden ziyade, sömürge valisi rolü üstlenen zatın şahitliğinde, teröristbaşının tavsiyeleriyle, Balgat’ın sözcülüğüyle ve Beştepe’nin gözcülüğü ile yürütülüyordu. Hınk deyicileri de bu konuda de ısrarla uyardık. ‘Şantajla oturduğunuz o masanın hedefi, Cumhuriyet Türkiye’sidir’ dedik.

*Bugün, ihanet süreci, ‘İkinci’ diye tarif edilen aşamaya yani bölücü terör örgütünün katillerinin ve yöneticilerinin affedileceği aşamaya geçerken, tüm sisler de dağılıyor.

*Partiler, raporlarını korsan komisyona teslim ediyorlar. Ancak sürecin kapsamı ve bundan sonra yaşanacaklara dair kaynağından haberler, DEM Parti’nin raporunda yer alıyor.

"‘PAZARLIK YOK’ DİYEN YALANCILARIN MUMU SÖNMÜŞTÜR"

*Gerçek gün gibi ortaya çıkmıştır. ‘Pazarlık yok’ diyen yalancıların mumu sönmüştür. Türkiye’yi yönetenler örgütü teslim almaları gerekirken, teslim olmayı seçmiştir. Örgütün elebaşını ülkenin Cumhurbaşkanıyla, örgütü de devletimizle eşitlemişlerdir. Bir yılın sonunda karşılaştığımız tablonun bundan başka izahı yoktur.

*Silah bırakanlar sağlık hizmetlerinden yararlanmalıymış. Ortada silah bırakan yok. Aksine, Suriye’nin kuzeyinde kolordu düzeyinde örgütlenenler var. İstihdama katkı sağlanmalıymış. Ortada, eli cinayetten başka iş tutan yok. Sosyal güvenlik hakları teminat altına alınmalıymış. Ne yapacaksınız, teröristlikten emekli mi edeceksiniz?

*Şehit yakınlarından, gazilerimizden esirgediğiniz paralarla, bir de ceplerine harçlık mı koyacaksınız? Sözde umut hakkı devreye girene kadar, Öcalan’ın hukuki ve siyasi haklarının tanınması, dilediği heyetlerle, kişilerle ve basın mensuplarıyla görüşebilmesini talep ediyorlar. Evet mi diyeceksiniz?

"DEVLETİ BU VASİLERLE MUHATAP ETTİLER"

*Bu etnik bölücü terör örgütü ve arkasındaki emperyal güçler hiçbir taleplerinden vazgeçmediler. Ve sizler, yanlış yolun şaşkın yolcuları, sizlere sesleniyorum; bugün attığınız ölümcül adımlarla, bu örgüte ve ağababalarına hizmet ediyorsunuz. Milletimize, ihbar ettiğimiz budur. Meşru müdafaa çağrımız da budur. Birinci vazifemizin gereği de budur.

*Aziz milletim; biz uyardıkça; ‘yalan’ diyenlerin, yazdıkları raporun bir kısmını, sizlere aktardım. İktidar ve ortakları; Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve onurlu vatandaşı Kürtlere; Kandil’deki terör örgütünü, İmralı’daki caniyi, TBMM’deki bayilerini vasi atayıp, aile şirketine çevirdikleri devleti bu vasilerle muhatap ettiler.

*Eşitliği dilinden düşürmeyenlerin Kürtlere atadıkları vasilere bakın: İmralı canisi, Kandil canileri ve onları besleyen emperyal güçler. Kürtlerin başına açmak istedikleri belalara bakın. Siz, etnik bir nüfus sayımı mı istiyorsunuz?

*Siz, ikili hukuk sistemine hazırlık yapıyorsunuz? Siz, vatanın içinde, kendinize tahsis edilmiş feodal bir egemenlik sahası istiyorsunuz? Siz kimi kandırıyorsunuz? Ey, bu sözlere imza atanlar, ey, ‘beka’ devleri, İmza attığınız sözleri ben size okuyayım.

*'Çatışma döneminde atanmış olan vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı gibi kamu yöneticileri ile güvenlik bürokrasisi personeli, barış sürecinin gereklerine uygun olarak gözden geçirilmelidir.'

*Buna mı imza attınız? Aylardır şımarttıklarınız, devletimize ayar vermeye kalkıyor, devletin kararlarına ortak olmaya niyetleniyorlar. Buna mı imza atıyorsunuz? Sözün özü, Anayasa’mızın; 42’nci, 66’ncı ve 127’nci maddelerinden başlayarak; sadece mevcut ve yazılı toplumsal sözleşmemizi değil, milli egemenlik haklarımızın tamamını mülga etmeye dönük bir aşamaya geçilmiştir.

"Biz, hala kazdığımız siperdeyiz"

*Biri, 'Adalet ve Kalkınmayız' dedikçe; adaletin can çekiştiği, devletle milletin karşı karşıya geldiği keyfi bir sistemle; biri 'Cumhuriyetçiyiz' dedikçe banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün, emek ve mücadelesinin her gün öldüğü bir ilkesizlikle; biri, 'Milliyetçiyiz' dedikçe; Türk’ün en büyük zaferi olan Cumhuriyete, büyük Türk milletinin üniter yapısına açılan savaşın bayraktarlığıyla aynı safta durmayı seçtiler. Biz, hala kazdığımız siperdeyiz.

*2023 seçimlerinde ‘Muhalefet, Öcalan’ı serbest bırakacak’ diyen istismarcılara uyarım şudur; bebek katiline; ‘önder ve sayın’ deme yarışına girerek yürüdüğünüz yolun sonunda, mutlaka kaybedeceksiniz. Siz kaybedeceksiniz, milletim kazanacak. Unutmayın, ihanetin zaman aşımı yoktur. İhanetin yaş haddi yoktur. Bu topraklarda dün-bugün ve daima son sözü her zaman büyük Türk milleti söylemiştir. Bugün de böyle olacaktır.”