Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Avrupa Birliği (AB) direktifine dayanan ve tüm üye ülkelerce hazırlanmakta olan "Deniz Saha Planlaması"nda belirtilen alanların bu haliyle Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) haklarını ihlal ettiğine işaret ederek, Türkiye'nin Akdeniz'deki Türk kıta sahanlığının sınırlarının 2004 yılından başlayarak, son olarak 2020'de Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde kayda geçirildiğini anımsattı.
"GKRY'nin deniz yetki alanlarına dair tek taraflı tasarruflarının kabul edilmeyeceği başından beri ifade edilmekte ve ülkemizin sahadaki uygulamaları bu çerçevede sürmektedir." ifadesini kullanan Keçeli, Rum tarafının AB'nin Deniz Saha Planlaması'na ilişkin direktifini "istismar etme teşebbüsünün beyhude çabaların son halkası" olarak görüldüğünü belirtti.
Açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi:
"Kıbrıs Adası'nın batısında Türkiye'nin meşru hak ve yetkileri, Ada'nın etrafındaki alanlarda ise Kıbrıs Türklerinin meşru hakları bulunmaktadır. GKRY'nin, haris, gerçeklerden kopuk ve geçerliliği bulunmayan gayrimeşru girişimleri Kıbrıs sorununun kapsamlı, adil ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması gayretlerine zarar vermektedir. Türkiye'nin Avrupa Birliği dahil üçüncü taraflardan beklentisi değişmemiştir. Deniz yetki alanları ve bununla bağlantılı meselelerin Kıbrıs sorununun çözüm sürecine olumsuz yansımaları göz ardı edilmemelidir. Rum tarafının bölgede oldubittiler yaratmaya çalışmak yerine, Kıbrıs meselesinin çözümünün ancak Ada'daki gerçekler temelinde mümkün olabileceğini kabullenerek, KKTC ile işbirliğini geliştirmeye teşvik edilmesini bekliyoruz."
KKTC’DEN “ULUSAL DENİZ MEKANSAL PLANI” TEPKİSİ
Öte yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, GKRY'nin 20 Aralık 2023'te sözde “Ulusal Deniz Mekansal Planı” kabul ettiğini açıkladığı aktarılarak, bu planın temel amacının ekosistem temelli bir yaklaşım benimseyerek denizdeki enerji sektörlerinin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak olduğu ve planın enerji kaynakları, deniz taşımacılığı, balıkçılık, su ürünleri yetiştiriciliği ile turizmi kapsadığının belirtildiği kaydedildi.
Açıklamada söz konusu planın, Kıbrıs Rum liderliğinin Kıbrıs Adası'nın tek sahibi zihniyeti ile hareket etmeye devam ettiğini gösteren son örnek olduğu ifade edilerek, Kıbrıs Türk halkının adanın etrafındaki suların da eşit sahibi olduğu hatırlatıldı.
GKRY'nin, Kıbrıs Türk halkı adına herhangi bir söz söylemeye veya adım atmaya hiçbir yetkisinin olmadığı vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"GKRY, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını yok sayarak ilan ettiği sözde 'Ulusal Deniz Mekansal Planı'na ek olarak, gerek ülkemiz, gerekse Türkiye Cumhuriyetinin ilan ettiği deniz yetki alanlarıyla örtüşen bir harita yayımlayacak kadar ileri gitmiştir. Kıbrıs Türk halkının söz sahibi olmadığı bu sözde plan ve harita, uluslararası hukuka göre yok hükmündedir ve bizim açımızdan hiçbir geçerliliği yoktur.
Tek taraflı faaliyetleriyle Kıbrıs Türk halkının Ada ve etrafı ile ilgili eşit haklarını ihlal etmeye devam eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, tüm yapıcı çağrılarımıza rağmen Ada'da ve Doğu Akdeniz bölgesinde işbirliği yerine gerginliği tırmandırmayı tercih ettiğini bir kez daha göstermiştir."
KKTC'nin Doğu Akdeniz'de Rumlara yaptığı olumlu çağrılar hatırlatılan açıklamada, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumak için gerekli tüm adımları kararlılıkla atılacağı kaydedildi.