Avrupa, tarih boyunca hem coğrafi genişleme hem de isim değişiklikleri açısından önemli dönüşümler yaşadı ve şu an yaklaşık elliye yakın ülkeye ev sahipliği yapıyor. Ancak bu ülkelerden biri, özellikle Avrupa Birliği'nin en eski üyesi olan, adını kuruluşundan bu yana hiç değiştirmedi. 

larazon'ın haberine göre Balkanlar'ın kalbinde yer alan Bulgaristan, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla dikkat çeker. Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında turizmde beklenen başarıyı yakalayamamış olsa da, benzersiz özelliklere sahip bir ülke olarak öne çıkmaktadır. Avrupa Birliği'nin en eski üyesi olmasının yanı sıra, 7. yüzyıldaki kuruluşundan bu yana adını hiç değiştirmemiş olan tek Avrupa Birliği üyesi ülke olma özelliğine sahiptir. 

Bulgaristan, 681 yılında kurulmuş olup, kökleri Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetinden önce bölgede yaşayan Trakyalılara kadar uzanır. Yedinci yüzyılda Birinci Bulgar İmparatorluğu'nun ortaya çıkmasıyla, bölge Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olmaktan çıkarak bağımsız bir devlet haline geldi. Bu dönemde, proto-Bulgar kabilesinden türetilen "Bulgaristan" adı benimsenerek, ülkenin bugünkü ismi şekillenmeye başladı.

2007 yılında AB'ne katıldı

Orta Çağ boyunca büyük bir bölgesel güç olan Bulgaristan, Hristiyanlığı dini olarak kabul ederek Kiril alfabesini geliştirmiştir. 12. yüzyılda, Bizans egemenliğinden kurtularak İkinci Bulgar İmparatorluğu'nu kurdu. Ancak, uzun süre Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altında kalan Bulgaristan, 19. yüzyılda Bulgar kültürel uyanışı ve ulusal canlanma ile Rus-Türk Savaşı sırasında bağımsızlık kazanmıştır. 20. yüzyılda Sovyetler Birliği'nin etkisi altına giren ülke, komünizmin çöküşünün ardından 1990'lı yıllarda demokrasiye geçiş yapmıştır. Sonunda, 2007 yılında Avrupa Birliği'ne katılarak bu tarihi süreci tamamlamıştır.

Bulgarlar, tarih boyunca bölgeye yerleşen farklı halkların egemenlik dönemlerinde bile, Hristiyanlık ve Kiril alfabesinin kabulüyle güçlenen dillerini, dinlerini ve geleneklerini koruyabilmişlerdir. Elli yıl süren Sovyet etkisi dahi, Bulgaristan'ın kökenlerinden sapmasına neden olmamıştır. Bununla birlikte, Balkanlar'daki stratejik konumu, Bulgaristan'ı yüzyıllar boyunca Avrupa ile Asya arasında bir köprü yapmış ve sonunda Doğu ile Batı arasında önemli bir bağlantı noktası haline getirmiştir. Bulgaristan, Boyana Kilisesi, Rila Manastırı ve Kazankal'ın Trakya Mezarı gibi Dünya Mirası Alanları'na ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, ülkenin dağları, milli parkları ve Karadeniz kıyıları, Varna ve Burgaz gibi popüler destinasyonlarıyla zengin bir doğal çeşitliliğe sahiptir. Başkent Sofya ise kültürel ve tarihi açıdan öne çıkan bir merkezdir.

Ancak, antik çağın bu dönüm noktasının her zaman tartışma yarattığını belirtmek önemlidir. Bulgaristan, Avrupa Birliği'ndeki en eski ulus olarak kabul edilse de, Avrupa'da değil. Çünkü bugün bilinen anlamda bağımsız devletlerin kurulduğu ilk yer, MS 301'de kurulan San Marino'dur, bu mikro devlet İtalya topraklarında yer almaktadır. Ancak, bu topraklara ilham veren medeniyetlere baktığımızda, Yunanistan ve Ermenistan gibi ülkeler daha eski bir geçmişe sahiptir. Yunanistan, günümüzdeki Helen ülkesinin ötesinde, MÖ 1.600'lere kadar uzanırken, Ermenistan, Yunan medeniyetinden bile daha eski bir uygarlığa sahip olup, MÖ 3.000 ile MÖ 2.000 arasında varlık göstermiştir.