Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Kilisesi kazıları, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, başkanlığında sürüyor.
'Geleceğe Miras Projesi' kapsamında sürdürülen 2024 yılı çalışmaları sırasında, tepedeki St. Jean Kilisesi'nin güney haç kolunda erken dönemlere ait iki farklı zemin döşemesi bulundu.
Geçmişten günümüze kadar kazılarla ilgili bilgi veren Kazı Başkanı Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, kazıların yapıldığı I.Efes'in ilk kuruluş yeri olan Ayasuluk Tepesi'nin, özellikle Hitit Dönemi'nde Arzawa- Mira Krallığı'nın başkenti olan Apasas ile eşleştirildiğini belirtti.
Doç. Dr. Mimaroğlu, günümüze kadar sürdürülen kazı çalışmaları sonunca Orta ve Son Tunç çağlarına ait yoğun buluntularla karşılaştıklarını kaydetti.
'AZİZ YUHANNA'NIN MEZARININ BULUNDUĞU KİLİSE'
Ayasuluk Tepesi'nde 2024 yılındaki kazı çalışmalarının St. Jean Kilisesi ve çevresinde gerçekleştiğine dikkati çeken Doç. Dr. Mimaroğlu, "Bu kilise, Aziz Yuhanna'nın mezarının bulunduğu bir kilisedir. Aziz Yuhanna, İsa'nın en genç havarilerinden biri ve İncil yazarıdır. Ortodoks Hristiyanları için bir haç merkezi olarak yıllık yaklaşık 200 binden fazla ziyaretçi kapasitesine sahip bir alandan bahsediyoruz. 2024 çalışmaları kilisenin güney haç kolu alanında gerçekleştirilmektedir. Kilisenin ilk inşasına bakıldığında üzerinde ahşap bir mezar yapısının olduğu düşünülmekte. Daha sonra Bazilikal planlı kiliseye dönüştürülüyor. İmparator I. Justinianus Dönemi'nde ise günümüzde görülen haç planlı kiliseye çevriliyor. Aynı imparatorun Ayasofya'nın inşası için de büyük destekleri olduğu biliniyor" dedi.
Günümüze kadar uzanan çalışmalar öncesi alanda jeofizik çalışmalar yapıldığını ve buna göre çalışma alanlarının belirlendiğini ifade eden Dr. Mimaroğlu, kilisenin güney haç kolunda şu ana kadar bilinmeyen mermer bir zeminle karşılaştıklarını söyledi.
'ZEMİN, JUSTINIANUS DÖNEMİNE AİT'
Doç. Dr. Mimaroğlu, "Kilisenin ilk kazılarına 1921-1922 yıllarında Yunanlı arkeolog G.A. Soteriou tarafından başlandı. Özellikle mezarın olduğu bema kısımda yapılan çalışmalar, 1927-1931 yılları arasında F. Miltner ve H. Hörmann tarafından yürütülmüştür. Daha sonra 1959 yılından itibaren Efes Müze Müdürlüğü tarafından yürütülen kazı ve restorasyon çalışmaları sonrasında 2007-2019 yılları arasında Dr. Mustafa Büyükkolancı tarafından kazı ve restorasyon çalışmaları sürdürülmüştür.
Ardından 2020 yılından itibaren benim başkanlığımda çalışmalar sürdürülüyor. Bu yılki çalışmalarımız sırasında daha önce kazısı yapılmış güney haç kolu zeminin 15 santimetre altında daha önce tespit edilmemiş bir zemin döşemesi ortaya çıktı. Mermer taşların kullanıldığı bu zemin, en üst yer döşemesi I. Justinianus dönemine ait zeminin altında bulunmakta. Dolayısıyla ortaya çıkarılan yeni zemini I. Justinianus öncesi döneme tarihlendirebiliriz.
Yine bu yılki çalışmalarımız sırasında güney yan nefin doğusunda 2020 yılında ortaya çıkardığımız opus sectile zeminin doğuya devam ettiğini tespit ettik. Bu zeminin altında kilisenin İsa'dan sonra (İS) 5'inci yüzyıla ait mozaik zemin döşemesi ortaya çıkarıldı. 1927-1931 yıllarında kilisenin kuzeyinde gerçekleştirilen kazı çalışmalarında tespit edilen mozaik zemin döşemesinin dekorasyonu ile benzer desenler bulunuyor" dedi.
KIŞ AYLARINDA BU ALAN ZİYARETÇİLERE AÇILACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı izin ve destekleri ile sponsorların katkılarıyla kazı çalışmalarına devam ettiklerini belirten Kazı Başkanı Mimaroğlu, kış aylarında da restorasyon çalışmalarına devam edeceklerini söyledi.
Ayasuluk Tepesi'nde yürütülen kazı çalışmaları sırasında iki ayrı alanda mezarlara rastladıklarını ifade eden Mimaroğlu, "20
20 yılında ortaya çıkardığımız opus sectile zeminin çok küçük bir kısmı, ziyaretçiler tarafından görülebiliyordu. Bu yıl yaptığımız çalışmalar sonrasında ortaya çıkardığımız yeni zemin döşemelerinin konservasyonları ve koruma önlemlerinin alınmasından sonra ziyaretçilerin görebileceği bir duruma getirmeyi planlıyoruz.
Bu yıl kış döneminde de bu alanların ziyaretçilere açılmasını amaçlıyoruz. Kilise ve çevresinde yaptığımız kazı çalışmaları sırasında yoğun olarak mezarlar tespit edildi. Kiliseye yakın veya kilise içine gömü yapılması geleneği, Hristiyanlıkta çok yaygındır. Günümüze kadar bulunan bireylere ait kemikler üzerinde antropolog ve DNA üzerine çalışan arkadaşlarımız tarafından çalışma yürütülüyor" diye konuştu.
IŞIK MİKROSKOBU İLE DETAYLI İNCELEME
Kazılarda görev alan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Tepgeç ise Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Kilisesi kazısında, bakanlığın izinleriyle uzun zamandır antik DNA üzerine çalıştıklarını söyledi.
Dr. Tepgeç, "Alandan çıkan kemiklerin genetik olarak incelenmesi ve bunun öncesinde makroskobik incelemelerini yapıyoruz. Bu incelemeler için alana yeni bir cihaz getirdik. Daha önce müzelerde kullanılıyordu ama kazı alanında şu an yeni olarak yer aldı. Kazılarda elde ettiğimiz materyaldeki kesik ve diğer morfolojik özellikleri daha net görmemizi sağlıyor. Görülen yüzeyin derinlemesine ayrıntıları alınıyor" dedi.
Kazılarda görevli Biyomedikal Mühendisi Şermin İşletir de kullandıkları yeni cihazın bir ışık mikroskopu olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Işık mikroskopunu arkeolojik kazılar sırasında ya da müzelerde yüzey topografyasını ve yüzey kesit alanlarını görüntülemek için kullanıyoruz. Bunlar gözle göremediğimiz daha mikroskobik formda yüzeyleri görmemizi sağlıyor. Sistem dijital bir formda olduğu için bunu daha kısa sürede hızlı bir şekilde yapabiliyorsunuz. Bu sistem şu an Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Kilisesi kazısında ilk kez kullanılıyor. Daha önce herhangi bir kazı çalışmasında kullanma olanağımız olmamıştı. Bir ilk oldu. Bu bize kazı çalışmasında materyallerin incelenmesi için mikroskobik alanda daha ileri düzeyde çalışmamızı sağlıyor."