Kullanıcının deneyi, 2018 model Nissan Leaf (2. nesil) üzerinde gerçekleştirildi. Aracın batarya kapasitesi 40 kWh, şarj işlemi ise aracın kendi 10 amperlik standart şarj kablosu ile ve tüketimi net ölçmek için wattmetre kullanılarak yapıldı.
Araç, açık havada ve yağmur altında şarj edildi. Hava sıcaklığı +14 ila +8 derece arasında değişti. Şarj işlemi yaklaşık 14 saat sürdü ve batarya seviyesi yüzde 13'ten yüzde 100'e çıktı.
RAKAMLARLA KAYIP ENERJİ
Prizden çıkan toplam elektrik 29,62 kWh oldu. Bataryaya gerçekten giren enerji ise 24 kWh'ta kaldı. Yani kayıp enerji 5,62 kWh oldu. Bu da yaklaşık yüzde 18'lik bir kayıp anlamına geliyor. Yani evden çekilen elektriğin neredeyse beşte biri aracı hareket ettirecek enerjiye dönüşmeden kayboluyor.
BU ELEKTRİK NEREYE GİDİYOR?
Uzmanlara göre bu kaybın iki temel sebebi bulunuyor.
1) Düşük Güçte Şarj Verimsizliği
Ev tipi prizlerde şarj gücü genellikle 2-2.2 kW seviyesinde kalıyor. Bu düşük güçte yapılan şarj, teknik olarak daha fazla enerji kaybına yol açıyor. Araştırmalar, ev prizlerinde şarj kayıplarının yüzde 10 ila yüzde 25 arasında değişebildiğini gösteriyor.
2) Aracın Sistemleri Şarj Sırasında Çalışmaya Devam Ediyor
Elektrikli otomobiller şarj olurken "uyku moduna" geçmiyor. Bu süreçte batarya yönetim sistemi (BMS), voltaj dönüştürücü, sensörler, röleler ve soğutma pompaları sürekli çalışıyor. Bu sistemler toplamda 200-300 watt civarında sürekli enerji tüketiyor ve bu da şarj süresince önemli bir kayba neden oluyor.
FARKINDA OLMADAN MALİYETİ ARTIRIYOR
Ev prizinden şarj, altyapı gerektirmemesi nedeniyle en ulaşılabilir yöntem olarak görülse de enerji kayıpları nedeniyle görünmeyen bir maliyet artışını da beraberinde getiriyor. Uzmanlar, mümkün olduğunda duvar tipi veya daha yüksek güçlü şarj çözümlerinin hem zaman hem de enerji verimliliği açısından daha avantajlı olduğuna dikkat çekiyor.