Sanat eleştirmenleri açısından Orta Çağ'ın en önemli liderlerinden birinin, modern sayılabilecek bir portresi olma özelliği taşıyan tablonun yolculuğu, Fatih Sultan Mehmet'in Bellini'yi İstanbul'a davet etmesiyle başladı. 

Venedik Cumhuriyeti'yle bir anlaşma imzalayan Osmanlı İmparatorluğu, 1479'da Venedik'ten İstanbul'a hem resimde hem de heykelde başarılı bir sanatçı gönderilmesini istedi. 

Bu şekilde İstanbul'a gelen Bellini, 1481'e kadar İstanbul'da kaldı. Fatih Sultan Mehmet'in portresinin yanı sıra bir de madalyonunu yapan Bellini, dönemin Osmanlı vatandaşlarını, manzaralarını ve kıyafetlerini de resmetti. 

İtalyan Rönesans sanatçılarının biyografilerini kaleme alan 16. yüzyıl yazarı Giorgio Vasari'ye göre portrenin yapımı İstanbul'da başlasa da Venedik'te tamamlandı. 

Portrede "Dünyanın Fatihi" yazıyor 

Üzerinde "1480, Kasım'ın 25'inci günü" ifadesi yazsa da zamanla tahrip olan tablodaki bazı müdahaleler nedeniyle yazılar ya tamamen okunamıyor ya da yeniden yazılmış durumda. 

Buna rağmen tablodaki bazı yazılar ve detaylar net şekilde görülebiliyor. Alt kısmında incelikle işlenmiş dantelli bir örtünün yer aldığı kemerli kapının iki ayağında kısmen tahrip olmuş iki yazı dikkati çekiyor.

Bunların birinde Latince "Victor Orbis (Dünyanın Fatihi)", diğerinde ise "1480, Kasım'ın 25'inci günü" yazısı okunabiliyor. 

Portre, kişilerin özelliklerini sembollerle anlatma tekniğinin de örneklerini taşıyor. Portrenin sağ ve sol üst köşelerinde yer alan üçer taç, Fatih'in üç büyük zaferini simgeliyor.

Bunlar Roma İmparatorluğu'nun yıkılışını sembolize eden İstanbul'un fethini, Anadolu'nun fethi anlamına gelen Konya'nın ve Trabzon Rum İmparatorluğu'nun alınmasını işaret ediyor. 

Öte yandan Fatih Sultan Mehmet'in içinde resmedildiği kapı, Osmanlı sanatında devleti ve adaletin tesis edildiği yeri sembolize ediyor. Bellini ise kapıyı, kötülükten iyiliğe girişin sembolü kabul edilen Aziz Zekeriya Kilisesi'nin kapısını çizerek portresinde kullandığı belirtiliyor. 

Sultan Mehmet'in kırmızı-beyaz sarığı siyasi ve dini mevkisini, yan duruşu ise o dönemin portre çizim modasını yansıtıyor. Fatih'in kemerli burnu ve çıkık çenesinin portrede yer alması ise bir kişinin olduğu gibi resmedilmesi akımının ilk örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. 

Fatih Sultan Mehmet'i tasvir eden üç madalyon sergileniyor 

VA'da Fatih Sultan Mehmet'in tasvir edildiği tek eser Bellini'nin tablosu değil. Sergide, İstanbul ziyareti sırasında Fatih'i yakından görüp portresini çizme şansı yakalayan Bellini'nin bir de Sultan Mehmet'i tasvir ettiği kabartmalı bronz madalyonu bulunuyor. 

Madalyonun bir yüzünde Fatih'in sol profilden portresi bulunurken arka yüzünde yine tablodaki gibi üç taç yer alıyor. Bellini'nin madalyon ve portresi, Fatih'in dönemin Avrupa'sında da tanınan bir yüz haline gelmesi açısından önem taşıyor. 

Bellini'nin İstanbul dönüşü yaptığı tahmin edilen madalyon, sanatçının bilinen tek madalyonu olma özelliğine de sahip. 

Fatih Sultan Mehmet'in portresini taşıyan bir diğer madalyonun sahibi ise Constanza de Ferrera. Bu madalyonun arkasında ise Fatih, at üzerinde görülüyor. 

Yine Sultan'ın isteği üzerine İstanbul'a gönderilen sanatçılardan Ferrera'nın madalyonunun Fatih Sultan Mehmet öldükten sonra satılmak üzere tekrar yaptığı madalyonlardan olduğu tahmin ediliyor. 

Bertoldo di Giovanni'ye ait Fatih madalyonunun arkasında ise at arabası üzerinde bir genç kabartması bulunuyor. 

Medici ailesinin saray heykeltıraşı Giovanni'nin hiç İstanbul'a gelmediği, madalyonunun ise Bellini'nin tablosundan esinlenerek yapıldığı düşünülüyor. 

Madalyonun arkasındaki at arabası üzerindeki genç figürü, Fatih'in askeri zaferlerini sembolize ediyor. 

Koleksiyonerlerin mirası olarak müze envanterine girdi 

Tablo ile madalyonların müzelere kimlerden geldiği bilinse de bu kişilerin eserleri nasıl elde ettiğine ilişkin bilgi bulunmuyor. 

Son 10 yılda yaklaşık 30 milyon ziyaretçi ağırlayan Victoria ve Albert Müzesi'ndeki bilgilere göre, tablonun sahibi Ulusal Galeri ancak tablo galeri envanterine Austen Henry Layard isimli İngiliz diplomatın mirası olarak 1916'da dahil oldu. 

İngiltere'nin 1877'de İstanbul'a atadığı büyükelçi olan Layard, farklı dönemlerde Osmanlı topraklarında farklı kademelerde diplomatlık ve arkeolojik araştırma ekip başkanlığı da yaptı. 

Çocukluğu Venedik'te geçen Layard, emekliliğinde de Venedik'te yaşadı. Sanat eseri koleksiyonu yapan Layard, diplomatlığın verdiği dokunulmazlık sayesinde birçok sanat eserini rahatlıkla İngiltere'ye kaçırabildi. 

Layard, 1894'te öldüğünde koleksiyonundaki birçok eserini miras olarak Ulusal Galeri'ye bırakırken, bunlar arasında Bellini'nin Fatih portresi de yer aldı. 

Di Giovanni ve de Ferrera'nın madalyonları ise 1909'da ölen iş insanı ve koleksiyoner George Salting'in miras yoluyla müzeye bağışladığı eserlerden.